|
|
 |
Aksaraylı “İzzettin Efendi” yatağından doğruldu...
Aliya RAHTE
[email protected] |
|
"Mustafa Kemal: Uygarlaşmak için Avrupa’nın kanunlarını aldık, ne diyorsunuz ey hocalar? diye sorduğunda ‘münasiptir efendim’ diye cevap verdiler.”
Bu zat da Rufai tarikatının ileri gelenlerinden... Dünyevi makamı Aksaray’ın mütevazı bir mahallesinde tek katlı kerpiç ev. Maaşı, rütbesi Allah rızası için...
Bir önceki yazımda aynı tarikata mensup bir başkasından bahsetmiştim, ama bu zat gerçekten ondan da diğerlerinden de çok çok farklı.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış...
Bu merhum zatla nasıl müşerref olduğumu anlatayım.
Yılı pek net değil ama aşağı yukarı 1982 olabilir. Kırıkkale’nin MSP ilçe Başkanı Murtaza Dönmez ile
dostluğumuz vardı. Hem de manevi kardeşliğimiz.
12 Eylül darbesinde içeri alınanlardan. Nezarette iken Akıncı gençlere yapılan çirkin işkenceleri kapının araladığından izleyerek bana anlatmıştı...
Ben de gereğini yaptım...
İşkence olayı bir başka yazı konusu(Yorgun Yıllar adli kitabımda çokça hatıra var).
Murtaza, bir toplantı nedeniyle Konya’ya gideceği esnada beni de Mevla’na şenliklerine iştirak edeyim diye davet etti.
Kırmadım, kalktım gittim...
Onlar ticari toplantı yaparken ben de şenliklere katıldım.
“Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim ben,
Hz. Muhammed Mustafa’nın yolunun tozuyum.
Biri benden bundan başkasını naklederse,
ondan da şikayetçiyim, O sözden de şikayetçiyim.” Hz. Mevlana
Ertesi gün aynı araba ile döndük.
Yolda tutturdular, Aksaray’a uğrayıp İzzettin Efendiyi ziyaret.
Kim bu efendi? Yolumuzun üstünde imiş. Görevim nedeniyle o tip yerlere gitmeyi uygun görmüyordum. Ben olmaz dedikçe onlar üç kişi direttiler.
Sonunda sırf korktu demesinler diye kabul ettim ancak bir şartla.
“Görevimi söylemeyeceksiniz, ben de komşulardan birisiyim.”
“Kabul...”
Önce haber salıp müsaade istedik.
Merhum yatağında hasta, buna rağmen bizi kabul etti.
Kapısına dayandık. Tek katlı gecekondu tipi bir ev. Sağ köşede bir karyola üzerinde İzzettin Efendi. İçeri girip selam verince hasta hali ile doğruldu.
Beyaz sakallı iri yarı...
Elini öptürmeden hoşbeş ettik ve de dizildik.
Allah biliyor, içimden diyordum ki bu efendi acaba resmi ideolojiden haberdar mı, yoksa ilmihal bilgisi mi? Oturduğu yerden anlatmaya başladı:
“1982 Anayasa oylamasına hayır verilmesini istediğimden nezarete alındım. Dedim ki beni isterseniz asın, ben yine bildiğimden şaşmam... Hem şurada ne kadar ömrüm kaldı...”
Ve ilave ediyor:
“Babam alimdi, ben alim değilim...”
Ben de içimden cevaplıyorum, iyi ki değilsin! Alimim diyenler 1982 anayasasına evet oyu verilmesi için kapı kapı gezdiler, sen “alim değilim” diyorsun, hayır oyu veriyorsun.
İyi ki alim değilsin...
Sonra bir başka konuya geçiyor. Benim de en çok merak ettiğim buydu. Çünkü bu tip insanlar öyle kolay kolay kutunun kapağını açmazlar. Hatta yarenlik olsun diye hakkı söyleyecekleri yerde şerri söylerler...
İzzettin Efendi hasta ama kafası dinç, kalbi yanık.
“Ben fazla yaşamam ama size söylüyorum, sakın ola ki Mustafa Kemal’e kabahati yükleyip oturup rahatınıza bakmayın. Biz nasılsak Allah bize öyle idarecileri gönderir. Kader çizgisinde hiçbir şey sebepsiz değildir. O bakımdan Mustafa Kemal içimizden çıkmıştır, uzaydan gelmemiştir...”
İçimden “iyi ki gelmişim, bu sözleri başka yerde bulmazdım. Hem de bir tarikat liderinin ağzından...”
Devam etti:
“Osmanlı’dan sonra cumhuriyet rejimi kurulduğunda Mustafa Kemal, diyanet camiasındaki hoca takımını topladı. Bir de kendisine sürekli muhalefet eden şahsı da çağırdı. İşte orada hocalara sordu: ‘Uygar olmamız için Avrupa’nın kanunlarını almak zorundayız efendiler ne dersiniz? Hep bir ağızdan bağırdılar: ‘ münasiptir efendim.’ O zaman muhalefet eden şahsa dönmüş, bak efendi, herkes istiyor da sana ne oluyor? Otur oturduğun yerde...”
Herkes isteyince demek ki oluyormuş. Rahmet istenince rahmet, melanet istenince melanet. Aksi zaten düşünülemez... O zaman önce kendi nefsimiz, sonra başkaları.
Üzerimize düşen görevleri bihakkın yerine getiriyor muyuz? Yoksa hep başkalarından mı bekliyoruz? İzzettin Efendi bu tip mesajları vermek istedi, biz de aldık.
Sohbet hoştu, dinlerken dalıp gidiyordum...
Neticede izin istedik ve ayrıldık...
Giderken hiç konuşmuyordum. Murtaza sessizliğimi bozdu.
“Savcı bey, efendi hazretlerini nasıl buldunuz?”
“ Çok mükemmel, tam da istediğim gibi devrimci, sanki birileri benim ne düşündüğümü ona söylemiş o da cevapladı. Keşke hepsi böyle olsa...”
Sonra da vefat ettiğini duydum, uzakta olduğumdan cenazesine katılamadım ama her aklıma geldiğinde
rahmet yoluyorum. Sizde bunun, ve bunun gibi Allah dostlarının ruhuna fatiha okuyun.
|
|
3 Ocak 2011 - 00:32:17 |
|
|

Dolar |
|
|
1.546
|
1.556
|
|
Euro |
|
|
2.031 |
2.046 |
|
Sterlin |
|
|
2.380 |
2.430 |
|
Altın |
|
|
68.31 |
68.96 |
|
IMKB |
|
|
68828 |
|
|