|
|
 |
“Sahibinin (Bloomberg’in) Sesi”
Ahmet ÖZCAN
[email protected] |
|
Fatih Altaylı, dün gece ‘teke tek’ programına siyasetin iblisi Demirel’in yaverini çıkardı.
2010 yılının bu son programında Demirel’in yaveri soyadının hakkını verircesine cinliğin doruklarında olduğunu bir kez daha gösterdi.
Seçim barajından şikâyet etti ve yüzde birlik tüm partileri DP çatısı altında seçim ittifakına çağırdı, bu suretle barajın aşılabileceğini zannediyordu.
Hâlbuki çoktandır gerçek eksenini değiştirmiş bulunan DP’nin bir an evvel CHP’ye katılması ve böylece baraj sorununu aşması daha gerçekçi bir yaklaşımdır.
Cindoruk ve şürekâsı da bunu fark etmiş olduğundan olsa gerek halkı tıpkı CHP gibi ne olduğu bir türlü anlaşılamayan “Cumhuriyet-Laiklik-Kutsal Devlet” eksenine, yani statükoya çağırıyor, hem de ülke batıyor tehdidiyle.
Oysa yıllardır istismar edip aldattıkları halkın gözü açılmış, aynı delikteki yılana bir daha parmağından sokulmak niyetinde hiç değil bize göre.
Aksi halde statükonun masonik ayağını temsil eden mevcut DP’nin yeniden merkez sağ adı altında hayatiyet kazanması bir hayalden ibarettir. Bunun doğru bir tahmin olduğunu ise ilk seçimlerde göreceğiz.
Gelelim işin esasına;
Program, DP’nin propagandasından ve Cindoruk’un anılarını anlatmasından ziyade Hükümetin dış politikasını eleştirmeye odaklıydı.
Fatih Altaylı; “Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’un yaklaşımlarından endişe duyduğunu” sufle ederek Cindoruk’u bu konuya yönlendirdi.
Cindoruk’ta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu Türkiye’nin gelmiş geçmiş en kötü (ne demekse) dış işleri bakanı olarak niteledi. Ancak, bunun gerekçelerini ortaya koyamadığı gibi Davutoğlu’nun düşüncelerinden etkilenmiş olduğunu gizleyemedi.
Oysa varlığıyla yokluğu pek de anlaşılamayan, üzerinde adeta ölü toprağı bulunan bir bakanlığın doğru yönetildiğinde nelere kadir olduğunu ispatlayan bakandı eleştirmeye çalıştıkları.
Komşularla sıfır sorun politikası ne ABD’nin ne AB’nin ne de İsrail’in işine gelmezdi. Türkiye çevresindeki devasa ekonomik imkânlardan yararlanamaz yalnızca dostlarının(!) izin verdiği ile yetinmek zorunda kalırdı.
Rusya dışında komşularıyla anlaşmalar yapsa bile, onlar izin vermediği takdirde hayata geçirilemezdi. Müttefiklerinin coğrafyamızda giriştiği askeri müdahaleleri yalnızca seyreder söyleyecek sözü olmazdı.
Komşuları ile var olan sorunları çözmek yerine bilinmeyen bir geleceğe ertelemeyi dış politikanın başarısı zannederlerdi.
BM’de sunulan karar tasarılarına haksız olsa bile müttefiklerinin doğrultusunda parmak kaldırırdı.
İsrail’in yayılmacı ve devlet terörü zulüm politikalarına karşı çıkmak bir yana ikiyüzlü tavırlar ile doğal müttefiklerinin Kıbrıs konusunda Türkiye karşıtı bir tavır almalarına yol açarlardı.
İşte bu zevatın beğenmediği Davutoğlu, bu döneme kadar katı bir defans taktiği yanında görünme, karışma, çalışma dışında bir tavır ortaya koyamamış bir bakanlığa misyonunu hatırlatmış ve onu kış uykusundan uyandırmıştır. Kış uykusunu diplomasinin bir gereği zanneden bakanlıktaki bir kısım monşerlere de haddini bildirmekle çok iyi etmiştir.
Dik duruşu, kültürü, engin bilgisi, sakinliği, kararlılığı, takipçiliği, çalışkanlığı, girişimciliği ve uzak görüşlülüğü bakımından yetenek ve üstünlüğünü başarılarıyla kanıtlamış ve bunu Türkiye üzerinde kötü emelleri olanların dışındaki tüm Dünya da kabul etmiştir.
Ülkemizde beşinci kol görevi yapan çevreler, önce ‘eksen kayması’ tartışması çıkarıp kimin çıkarlarına hizmet ettiklerini gösterdiler. Bundan dolayı Ankara’da görev yapan ABD misyonu ile Fatih Altaylı’nın ve Netenyahu ile Cindoruk’un aynı eksende buluşması aklıselim hiç kimseyi şaşırtmadı.
Varlık nedeni Siyonizm’in nihai hedefine ulaşması için kendilerini adamak olan Mason biraderlerin emanetçisi ve avukatı olan Cindoruk’ta elbette İsrail yöneticileri ve Amerika’daki Siyonistler gibi niteleyecekti Davutoğlu’nu.
Fatih Altaylı’ya gelince O’nun işi cambazlık. Elbette Patronu Bloomberg’in çıkar ve bakış açısına aykırı program yap(a)mazdı.
Davutoğlu bugüne kadar görev yapmış dışişleri bakanları arasında yıldızı parlayan ender politikacılardan biri olup bunu sağduyu ve vicdan sahibi her Türk vatandaşı teslim etmektedir. Tarih de bunun tanığı olacaktır.
Bize göre Türkiye’de “Yılın Adamı” Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’dur.
Bloomberg’ciler-Siyonistler hasedinden çatlasa da.
|
|
1 Ocak 2011 - 01:05:32 |
|
|

Dolar |
|
|
1.555
|
1.565
|
|
Euro |
|
|
2.069 |
2.084 |
|
Sterlin |
|
|
2.390 |
2.430 |
|
Altın |
|
|
71.05 |
71.49 |
|
IMKB |
|
|
67607 |
|
|