DOLAR 1.548 - EURO 2.073 - ALTIN 70.55 - IMKB 66004
Pazar 2 OCAK 2011
MB BAŞKANI YENİDEN ATANABİLİR Mİ? En çok İstanbul'u görmek istemişler Avcılar Bld. Başkanı'nın evine silahlı saldırı! Mısır'da Hıristiyanlar polisle çatıştı Kışla önünde şüpheli valiz Isparta ve Edirne'de soygun girişimi Sütçülerde ev yangını: 1 ölü Çiçek, 2011'i yeni anayasa yılı ilan etti Erman Kunter Fransa'da "yılın adamı" seçildi ABD ve Suriye, İsrail'le görüştü mü? habertaraf.com
 
 
 
Hindistan ve Pakistan nükleer bilgi paylaştı
 
 
 
 
Mustafa YOLCU
Öğrenci olayları
 
 
 
Okur Temsilcisi
İlginç videolar
 
 
 
 
Barış Manço'nun doğum günü
 
 
 
 
 
Star
Ahmet KEKEÇ
Yeni yılda yapılacaklar listesi
 
 
Radikal
Akif BEKİ
Havaya, suya, toprağa dair
 
 
Bugün
Ali Atıf BİR
Cumhuriyet artık tehlikede değil...
 
 
Milliyet
Çetin ALTAN
2011, merhaba...
 
 
Zaman
Ekrem DUMANLI
Âlimlerin siyasetle imtihanı
 
 
Sabah
Engin ARDIÇ
Girme biçimleri
 
 
Star
Ergun BABAHAN
Tek tek
 
 
Bugün
Gültekin AVCI
İlelebet payidar kalacak mıyız?
 
 
Yeni Şafak
Hakan ALBAYRAK
"Osmanlı Uluslar Topluluğu" tabii ki olmaz
 
 
Akşam
İsmail KÜÇÜKKAYA
Değişim kendimizden başlar
 
 
Yeni Asya
Mehmet KARA
İnsanlık 2010 yılını kaybetti
 
 
Milli Gazete
Mustafa ÖZCAN
İngiliz kadınları
 
 
Radikal
Oral ÇALIŞLAR
Resmi dil Türkçedir Sersala we piroz be
 
 
Vatan
Ruşen ÇAKIR
‘Bağımsız düşünenlerle görüşmeyi tercih ettim’
 
 
Yeni Akit
Serdar ARSEVEN
Noeliniz mübarek olsun!..
 
 
 
 
Alper GÜRKAN
 
Necmettin EVCİ
 
Özlem ÇELİK
 
 
 
Geride kalan

Necmettin EVCİ
[email protected]
 
 
Türkiye son derece bunalımlarla birlikte yaşadığı sıkıntılı dönemleri geride bırakıyor. Kuruluşu ile birlikte Cumhuriyet’in bu günlere gelmesi hiç kolay olmadı. Bu konuları, kısır ideolojik çekişmelerin odağına koyarak ayrışma unsuru haline getirmek, doğru değildir. Sıkıntı her katta, her kademede yaşandı. Yaşananlar bir anlamda koca bir milletin var olma ve yok olma meselesiydi öncelikle.

Medeniyet değerlerimizi yenileyemedik, sonra da yitirdik. Yeni değerler üretemedik. Atıl zihin kendi mecrasında ilerleyen batı karşısında yenik düşecek kadar etkisizleşti. Kurumlar işlevini yitirdi. Yoksa 2. Mahmut durduk yere Yeniçeri Ocağını kaldırmadı. Düşünün ki o zamanlar Devlet-i âli Osman resmen ordusuz yani savunmasız kalmıştı. Ardından Rus harpleri başladı. Bir yandan Ruslar, diğer yanda Mısır’da Mehmet Ali Paşa Orduları, İstanbul’u tam anlamıyla sıkıştırıyordu. Osmanlı bu bunalımlı baskı aralığından da çıkmayı başardı. Ondan sonra Tanzimatla başlayan batılılaşma hareketi, varlığımızı sürdürmenin son çaresi olarak görüldü. O dönemde ölümcül hataların yapıldığı, şuursuz tutumların alındığı da doğrudur. Yapılan baş edilemeyecek boyutta büyük kuşatmanın baskısından biraz olsun kurtulmak için nefes alma imkânı elde etmekten ibaretti.

Bir tek şey düşünür olmuştuk. Sadece var olmak. Nefes alıp verme anlamında bir var oluş davasıydı bu. Sonrası Allah kerimdi. Cumhuriyete bu korkular, kayıplar aralığından geldik. Aynı savunma mekanizması şuuraltımıza yerleşerek tutuk bir reflekse dönüştü. Tutuk, ürkek ve içine kapanık. O çaresizlik içinde kendi kimliğimizi bulama(z)dık. Konjonktürel rüzgârların sürüklediği yönde savrulup durduk. Ama şuuraltımızda bizi anlamlı kılan gerçekliğimizi devamlı muhafaza ettik. Belli belirsiz bir çizgi veya motif, ışıltısı sönmeye yüz tutmuş bir kıvılcım halinde de olsa, yine de ruhumuzda kendi sesimiz, kendi soluğumuz hepten yok olmamıştı. Dünyayı saran büyük emperyalist tehlikeyi savuşturana kadar kendimizi her defasında erteledik, öteledik. Öyle ki, neredeyse kendi gerçekliğimizle aramızdaki mesafe kapatılamayacak kadar açılır oldu.

İşte tam burada bütün siyasal, sosyal denklemleri allak bullak eden bir gelişme oldu. Belki bu gelişmenin de konjonktürel bir tarafı vardı. Ancak bu defa, bu millet, mevcut durumu çok iyi okuyup analiz ederek kendi yararına bir çıkış yolu aramakta olmadığı kadar heyecanlı, istekli idi. Adeta yüz yıllardır bu anı, bu aralığı beklemiş gibiydik. İçimizde bin bir zorluk ve zahmetle koruduğumuz kıvılcım, ansızın parlamaya başladı. Bütün bir Anadolu ve insanımızın yüreği o çağları aşan ateşle gürül gürül yanmaya, tutuşmaya başladı.

Şimdi bu ateş sadece bizim umutlarımızı, aşkımızı, heyecanımızı aydınlatmıyor. Yıllar boyu hasret sancısı yaşadığımız diğer coğrafyalarımızı da aydınlatmaya başladı. Işığın kaynağı burası. Güneş burada doğuyor. Yeni bir aydınlanma çağı başladı denilebilir. Yeryüzü ağarıyor. Ovamız, ufkumuz, bağlarımız, dağlarımız ağarıyor. Dahası kalbimiz, gönlümüz, kafamız, yolumuz aydınlanıyor. Bir alacakaranlıktan çıkıyoruz hep birlikte. Türkiye karanlık dehlizlerden çıkıyor. Kendini yeniden inşa ediyor. Aşk yükseliyor, bilgi yükseliyor, düşünce yükseliyor. Bir kâbustan uyanır gibi kendimize uyanıyoruz. Bizim olmayan rüyaların karanlığından, bizim olan gerçekliğin aydınlığına uyanıyoruz. Bu gök bu gündüz bizim. O yüzden zor olmuyor güneşin gönlümüzü doldurması. Kendi gerçekliğimizi idrak ettikçe hayata daha bir coşkuyla sarılıyoruz. Hayat varlık coşkusunu, coşku hayatı çoğaltıyor. Bu uyanış, bu yeniden diriliş Allah’ın bir lütfu, inayeti olmalı. Allah’ın bir keremi, ikramı olmalı. Şimdi bu lütufla denklemler değişiyor. Kurgular, planlar, programlar değişiyor. Her şeyin yeri, herkesin tarzı, dili değişiyor.

Samimi niyet ve çabalarımız sürdükçe, değişim iyilik ve güzellik yönünde bereketlenecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bu bir genel istikamettir. Asıl istikamet. Gerçek istikamet! Korkuyla, tehditle, sindirmeyle tayin edilmiş istikametlerimiz yapaydı, sahteydi. O istikametler milletin kalbinin doğrultusuna, adımlarına, yürüyüşüne uygun değildi.

Biz kedi istikametimizi buldukça, kendi yolumuzu, yürüyüşümüzü buldukça kimileri elbette bundan rahatsız oldu, oluyor. Basit siyasi hesaplarını öne koyanlar, Türkiye’nin gerilemesinden, geriletilmesinden huzursuz olmuyorlar. O zihni yapılar büyük Türkiye çerçevesini algılamaya müsait gözükmüyor. Bunlar kim? Olsa olsa sözünü ettiğimiz karanlık zorlu dönemlerin zihin kaymasını içselleştirmiş kişileri. Kafaları çok karışık, bulanık olmalı. Ne var ki, onlar da bizim gerçekliğimizden bir parçalar. Belki de kendi gerçekliğimizi bu tiplerin varlığı ile daha tutarlı kavrıyoruz. Eğer toplumsal üst şuur zengin ve diri ise, negatif aykırılıkları bile kendi bütünlüğü içinde gücüne katacaktır.  Her şeye rağmen Türkiye son derece bunalımlarla birlikte yaşadığı sıkıntılı dönemleri geride bırakıyor. Geçmişte yaşadıklarımızın ağırlığı karşısında bunlar sorun bile değil diye düşünüyorum.


 
30 Aralık 2010 - 00:15:51
 
 
Havadurumu
 

 
 Dolar
 
1.538
1.548
 
 Euro
2.058 2.073
 
 Sterlin
2.385 2.430
 
 Altın
70.12 70.55
 
 IMKB
66004  
 
 
Abdüllatif Şener'in son bombası...
 
Türkiye Partisi Başkanı Abdüllatif Şener, Başbakan Erdoğan ve AK Parti hakkında inanılmaz açıklamalar yaptı.
 
 
 
 
  12 Haziran seçimlerinin yaklaşması ile birlikte milletvekili adaylığı yarışı başladı. İl başkanları 15 Ocak’a kadar istifa edecek.  
 
 
 
  Doğan Grubu'nda şok gelişme! CNNTÜRK'ün Genel Yayın Yönetmenliği'ni yürüten Mehmet Ali Birand'ın görevine son verildi.    
 
 
 
 
CHP lideri Kılıçdaroğlu kurultaydaki konuşmasında birçok vaadde bulundu. Siz bu vaadleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Hoşuma gitti. Destekliyor, iktidara gelirse yapacağına inanıyorum.
 
Bu kadar vaade ülkenin bütçesi yetmez. Hayalci buluyorum.
 
"YÖK'ün ve harçların kaldırılması" gibi güzel vaadlerde bulundu. Yapamasa da söylenmesi bile güzel.
 
Boş vaadlere karnımız tok. Kılıçdaroğlu iktidara gelemeyeceğini bildiği için bol keseden atıyor.
 
 
 
 
 
 
 
 

mospet

mostbet

Mostbet AZ
 
 
       
Kategoriler   HaBerTaraf HaBertaraf Yayın Hizmetleri
Sahibi ve Genel Müdürü Rıfat YÖRÜK
Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt https://www.krufarhiv.com/ (Kurucu)

habertaraf.com'da yayınlanan tüm materyalin her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.


mostbet login  mostbet
 
 
Gündem Sağlık-Çevre Hakkımızda
Yazarlar Eğitim Künye
Güncel Bilim-Teknik Betwinner
Siyaset Kültür-Sanat Yayın İlkeleri
Dünya Mizah Yorum Kriterleri
Yurt Yaşam
Ekonomi-İş Medya  
Spor Magazin