|
|
 |
Özerkliği tartışılır kılıp Anayasa çalışmalarında olmayan ne?
Ayhan BİLGEN
[email protected] |
|
Özerklik ve anadil tartışmaları gündemi bu kadar kolay şekillendirirken demokratik anayasa talebini bu denli güçlü gündem maddesi haline gelmekten alıkoyan eksiklik nedir ?
Bu soruyu hiçbir özeleştiri yapmadan ve işin kolayına kaçarak cevaplayabilir, medya öyle istiyor diyebilirsiniz. Konunun gerilim ve heyecan yarattığı için tartışılıyor olduğu iddiası bile anayasa tartışmalarındaki bir eksiği ortaya koymaktadır. Artık eşitlik, özgürlük, demokrasi, yeni gibi kavramlar anayasal taleplerle ilgili ayırt edici vasıf olmaktan çıkmıştır. Bu kavramların içi boşaltılmış yada sulandırılmış olması, bizim kendimizi ifade ederken bu kavramları kullanmaktan vazgeçmemizi gerektirmez elbette.
İçinde bulunulan genel kafa karışıklığı dolayısı ile bu kavramların talebimizi net biçimde hissettirmeye yetmedikleri de açıktır . Anayasa çalışmaları, doğru bir yerde doğru aktörlerle buluşma becerisi gerektirir. Bu buluşma noktası artık sadece taleplerin içeriği değil bu talepleri kaçınılamaz noktaya getirecek bir iradenin şekillenmesinde aranmalıdır.
Egemen güçler arası kavgada, toplumun ezilen ayrımcılığa uğrayan kesimlerini yok sayan anayasa tartışmalarına nereden ve kiminle müdahale edilirse daha kalıcı bir mesafe alınabilir ?
Cevabı sorunun içinde aramak zorundayız. Toplumun sürece etkin müdahil olması için aydın ve örgütlü çevrelerin katkısı yetmemektedir. Bu gücü dışlamadan, tam tersine onların yapabileceği katkıyı doğru biçimde talep ederek ama doğrudan hak talep eden toplumsal dinamikleri buluşturmanın zeminleri aranmalıdır. Aydınlar ve örgütlü çevreler, bu çabayı anlayıp kolaylaştırıcı rol üstlendikleri kadar belirleyici olabilirler.
Daha net biçimde ifade etmeliyiz. Orta ve uzun vadede bir anayasal çözüm iradesi, toplumsal dinamikler merkezli gelişmezse yapılan her çalışma oyalanma ve ertelemeye hizmet edecektir. Çıtayı doğru yere koymak ve bu hedefe odaklanarak çalışmak gerekir. Örgütsel temsile dayalı yada merkezi aydın buluşmalarının kendisi bir amaç değil ancak ve ancak halkın bu sürece katılım cesaretini artırmak için özendirici araçlar olabilir. Bu tür çalışmalar asıl amaçtan uzaklaştıran işlev görmeye başladığında dönüp yeniden bir durum muhasebesi yapmak gerekir.
Yapmış olmak için yapmak, bir süre sonra iktidarın işine yarar kaygısı ile sürecin dışında durmayı tercih edenleri haklı çıkarabilir. Sürece belirleyici bir noktadan müdahil olabilmenin ilk şartı böyle bir iradenin oluşumunu esas alan ilişkiler geliştirmektir.
Ülkenin köşe başlarını tutan çevreler aynı zamanda bu gün içinde bulunduğumuz durumun sorumlusu ve suç ortaklarıdır. Eğer bu çevrelerin öncülüğü ile hareket etmeyi güçlü olmak zannedersek büyük bir hayal kırıklığı yaşarız. Bu çevreler içinde yer alan ama bu güne kadar sesini duyuramayanların en öne geçmesi için yol vermeyi bilenlerle her türlü yola çıkılabilir. Ancak hem kendi sınırlarını bilmeyen hem de kendini peşinen bu sürecin öncüsü olarak görenler, bir süre sonra bilerek yada bilmeyerek bizi malum güç odaklarının peşine takan tavırlar sergileyeceklerdir.
Özgüveni olmayan, değişim iradesini doğrudan halkta, daha açık ifade edelim, “ayak takımında” görmeyenler, Kürt siyasetinin ülkeyi getirdiği noktayı nasıl değerlendiriyorlar, merak ediyorum doğrusu.
Yetmişli yıllarda yeteri kadar Kürt aydını ve örgütü varken başka bir şey yapma ihtiyacı ile yola çıkılmış olması, Türkiyeli sol, sosyalist, liberal yada İslami çevreler için ne anlam ifade ediyor acaba ?
Dış güçler ve derin ilişkilerle bu tabloyu izah ediyorsanız, milliyetçi çevreler bunu sizden onlarca yıl önce ifade ediyorlardı zaten.
|
|
28 Aralık 2010 - 10:16:34 |
|
|

Dolar |
|
|
1.556
|
1.566
|
|
Euro |
|
|
2.072 |
2.087 |
|
Sterlin |
|
|
2.390 |
2.430 |
|
Altın |
|
|
71.05 |
71.49 |
|
IMKB |
|
|
67403 |
|
|