|
|
 |
Kadın ve içki tuzağı!
Aliya RAHTE
[email protected] |
|
Merhum Cevat Rıfat Atilhan’ın kaleme aldığı “Casus Suzy Liberman” kitabını okumadıysanız alın okuyun. İbret için okuyun.
Filistin’de İngilizlerle girişilen savaş sırasında Alay Yaveri Adnan Bey’in bir Yahudi kızına aşık olmasıyla başlayan serüveni sonunda Osmanlı ordusunun başına yıkıldı.
Yüzbaşı içki müptelası.
Araya kadın da girince çantasındaki savaş planlarını İngiliz casusu Suzy’e kaptırıyor...
Sonrası facia.
Osmanlı ordusu kırıldı döküldü.
Kadın içki ve de imtihan...
Açın cumhuriyet tarihini okuyun, öncelikle Mustafa Kemal içki konusunda hayli ileri giden bir yapıya sahipti. Beraber yaşadığı Fikriye adlı kadının da ne olduğu belli değil...
O devrin soruları hala muallakta.
Mustafa Kemal eşinden neden ayrıldı?
Fikriye tercih işi mi, yoksa ettirildi mi?
İsmet Paşa ile Mustafa Kemal arasındaki ipler içki ve kadın yüzünden kopmuştu.
İsmet Paşa “içki masalarında verilen kararlardan bıktım” deyince, iki eski arkadaş bir ha eskisi gibi bir arya gelemediler(İzzettin Dinamo. Kutsal barış).
Şimdi de genç teğmenleri güzel kızlarla tanıştırıp hain emellerine alet edenlerin serüvenlerini Balyoz iddianamesinin satır aralarında görüyoruz.
Derin ilişkiler kadın ve içkiden başlıyor.
Eldeki delilerden anlıyoruz ki PKK o dağlarda yalnız değil.
Askeri istihbaratını kadını yem olarak kullandığı kişilerden sağlıyor.
Elde telsiz görüşmeleri de var...
Tekrarlayalım: Asrımızın silahı içki ve kadındır...
Bu saha gerçekten çok tehlikeli. Sokaklara baktığınızda çocuklarımızın içerisine düştüğü sefaletin anatomisinde nikahsızlığı teşvik eden içki ile kız arkadaşlığı hoşgörüsü vardır. Cemaatlere ait olduğu söylenen televizyonlardaki dizilere iyice bakın, aralarına sıkıştırılan kadın ve erkek ilişkileri işi nikahsızlığa doğru götürüyor...
Gençler fuhşun tuzağında.
Meslekten ayrılarak avukatlık yapan eski bir tanıdığın Ulustaki bürosuna gittiğimde çokça genç kadın görürdüm. Sorduğumda “sekreterlerim” diye cevaplardı.
O kadar sekreter!
Bir kısmı ile konuşunca ne göreyim, değişik dairelerde çalışan evli barklı hanımlar. Sabah evlerinden işe gitmek için ayrılıyorlar, akşam yüzleri maskeli dönüyorlar.
Bir kısmı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde.
Genel Müdür Yardımcısı Sabahattin Kalyoncu’ya ateş püskürüyorlardı.
“Geri kafalı, çağ dışı...”
Anladım ki püskürme işi boşuna değildi.
Genel müdür yardımcısı ciddi bir bürokrat, bu hanımların hallerini öğrenince tayinlerini şehir dışına çıkarmış...
Feministler bu tuzaklara ne der bilemem de “kadın sermaye olur mu?” sorusu sık sık sorulur. Oluyor işte. Para yemeyenlere yem olarak kadın.
Laikçi anlayışın çıkınındaki kirli para, gelsin de nasıl gelirse gelsin.
Avukat yanımda bir okulun müdürüne telefonda “sana güzel sekreterimi gönderiyorum” dedi. Sorunca: “Bu müdür para almaz, ama kadına yok diyemez.”
Haram hayat sürer mi?
Avukat bir süre sonra tutuklandı...
İstanbul’dan çok ünlü bir avukat(Yassıada duruşmalarına da katılmış) Adalet Bakanlığındaki bir işi için bize de “sekreterim” diye bir hanım göndermişti.
Görünce hemen anladık...
Kadının bize(iki hakimdik) yemeğe çıkma teklifini kabul etmediğimiz gibi işini de yapmadan sepetledik... Ama beş voltta çarpılanlar da var.
Bu sandığın kapağı açılsa neler var neler.
Ama umut ediyorum ki o kapak da bir gün açılacak. O zaman kimin eli kimin cebinde göreceğiz.
GERÇEK HAYAT HİKAYELERİ DEVAM EDECEK
|
|
28 Aralık 2010 - 00:17:33 |
|
|

Dolar |
|
|
1.552
|
1.562
|
|
Euro |
|
|
2.070 |
2.085 |
|
Sterlin |
|
|
2.380 |
2.425 |
|
Altın |
|
|
71.05 |
71.49 |
|
IMKB |
|
|
67199 |
|
|