|
|
 |
“Yaşlı bir kadına her hafta sebze verirdik”
Aliya RAHTE
[email protected] |
|
Yapılan yardımlar, edilen dualar boşa mi gidiyor zannediyorsunuz?
Yardım dilenmeyi meslek edinenlere değil de, ihtiyaç sahiplerine yapılıyorsa malık bilmezse Halik bilir...
İstersen denize at, göle at o seni gelir bulur...
Temmuz sıcağı hem de Ramazan...
Bir kamyonun uçuruma yuvarlandığı ve de çokça ölü olduğu ihbar edilince oruçlu halimle kaza yerine koştum. Olay yeri orman içi. Korkuteli ile Kumluca arası. Aşağısı öylesine uçurum ki bakarken bile başımız dönüyordu. Yuvarlanma demiyorum, kamyon adeta o uçuruma uçmuş.
Ortalık harp alanı gibi.
Etrafa yayılan boş sebze kasaları. Kamyon kayalara çarpınca her bir parçası sanki sobalık odun. Motor bir tarafa, kasa bir tarafa...
Neticede iki kişinin cesedine ulaşabildim.
Birisinin kafası parçalanmış, diğeri de kolları kopmuş iki büklüm olmuştu.
Bu arada jandarma telsizinden iki kişinin daha “hayatı tehlikesi” kaydı ile Antalya Devlet hastanesine götürüldüğü anons ediliyordu. Araya girerek yaralıların kimlikleri ile durumlarını sordum. “Durumları çok acil” dediler.
Bu cehennemi kazada başkaca şansları olamazdı...
Çok üzülmüştüm. Feci bir şekilde kazaya kurban gitmeleri yanında “ekmek tekneleri” kocaman kamyon paramparça olmuştu. Belki yanlış yaptım ama geride kalanlar üçbeş kuruş alabilsinler diye bilirkişi raporunda yola kusur verilmesini trafik görevlilerine söyledim.
Onlar da söylediğim şekilde şoföre sekiz, yola iki kusur verdiler...
Öylesi feci bir kazada!
Sağ çıkmak için keramet gerekiyordu.
Başka bir deyişle Allah’ın şefkati, merhameti.
Kamyonu paramparça eden, diğerlerinin de canını çoktan almıştır diye düşünüyordum.
Bir kaza, dört ölü...
Soruşturmayı tamamlayınca parçalanmış cesetleri Korkuteli Devlet Hastanesi morguna taşıttırdım. Sahipleri geldiğinde eşyaları ile birlikte teslim edecektim...
Sabah namazı sonrası idi kapım çalındı.
“Ölülerin sahipleri” diye geçti içimden. Kapıyı açtığımda karşımda iki genç.
“Savcı amca, cenazeleri almaya geldik” dediler.
“Cenazeler morgda, Antalya Devlet Hastanesinde iki cenaze daha var, onları da getirin de birlikte vereyim, işinizi çabuk yaparım bekletmem.”
Gençler, başları eğik tuhaf bir halleri vardı.
Yüzü sapsarı olan konuşuyordu:
“Savcı amca, Antalya’dan gelecek cenaze yok, hepsi bu kadar” dedi.
“Nasıl olur? Sizin haberiniz olmayabilir, iki kişi daha acil olarak hastaneye götürüldü, durumları da çok ağırdı, şu anda ölmüş olabilirler onları beklemek zorundayım.”
Demezler mi ki “Onlar biziz.”
Şaşırdım kaldım, acaba uyku sersemliği mi, rüya mi diye kafam karışmaya başladı. O cehennemi kazadan bu iki genç sapasağlam nasıl çıkar?
“Oğlum, siz hangi kazadan bahsediyorsunuz? Yanlışlık olmasın?”
“Yok efendim, dünkü kaza, hastaneye ikimizi götürdüler, babalarımız öldü bize bir şey olmadı, baygındık, hastanede ayılttılar.”
“Anlatın bakayım nasıl oldu?”
“Biz amca çocuklarıyız, İkimiz ortada oturuyorduk, amcam kenarda oturuyordu, babam da kamyonu kullanıyordu. Antalya’da sebze satışı sonrasında eve gidiyorduk. Viraja geldiğimizde babam uyumuş olacak ki aşağıya uçmuşuz. Sonra da gözümüzü hastane de açtık.” O anlatırken ben heyecanlanıyordum, çünkü hala kazanın etkisindeydim.
İnandım ama inanmak istemiyordum, o kadar feci kazada bu iki genç yara almadan nasıl kurtulur? Burunları bile kanamamıştı. Gördüğüm kazaların en fecisiydi...
Sanki birileri bu iki genci almış kenara koymuş...
Arabada gidiyorduk, sorayım dedim.
“Yahu çocuklar, hiç böyle şey görmedim, hani derler ya verilmiş sadakası vardır. Sadaka mı verdiniz? Nasıl oldu?”
“Babamla amcam pek sadaka vermezdiler ama biz ikimiz pazarda attığımız çürük domates ve salataları toplayıp götüren yaşlı bir kadına her hafta kasa ile sebze verirdik... O da bize ‘Allah sizi kazadan beladan korusun ‘ diye dua ederdi.”
|
|
20 Aralık 2010 - 00:09:09 |
|
|

Dolar |
|
|
1.545
|
1.555
|
|
Euro |
|
|
2.033 |
2.048 |
|
Sterlin |
|
|
2.380 |
2.440 |
|
Altın |
|
|
68.80 |
69.13 |
|
IMKB |
|
|
63974 |
|
|