|
|
 |
Kürtçe meselesi alışılmış tartışmalara benzemez
Hakkı DEVRİM
[email protected] |
|
Meseleleri göğüslemede ve çözüm yollarını bulmada başarılı değilsek, bu beceriksizliğin başta gelen...
Meseleleri göğüslemede ve çözüm yollarını bulmada başarılı değilsek, bu beceriksizliğin başta gelen sebeplerinden biri bence işe, her şeyden önce o meseleyi iyi anlamakla başlamayışımızdır.
Hasan Pulur’un cuma günkü yazı başlığı «İki dilli hayat» idi (Milliyet, 17 aralık). Suçlaması, güzellemesi, tehlike uyarısı olmayan bir sağduyu ifadesi. «İki dil için kampanya» (Cumhuriyet), «İki dilli yaşamak» (Yasemin Çongar, Taraf), «İki dilli hayat yasak değil» (Taraf), «Meclis’te Kürtçe: To be or not to be» (Star), «İki dilli yaşam, eninde sonunda gelinecek nokta» (E. Mahçupyan, Haber Türk) gibi sâkin ve sabırlı ifadeler yanında; «Kürtçe savunmaya ret, Kürtçe ifadeye izin» (Evrensel), «Sadece evde mi Kürtçe konuşacağız?» (Serpil Çevikcan, Milliyet), «Diyarbakır zaten çift dilli» (A. E. Duran, Radikal) diye sual içeren değerlendirmeler ve bir üçüncü tavır olarak öfkelenip telaşa kapılanlar: «Böyle hak aranmaz, Demirtaş’ın çağrısı itaatsizliğe davettir» (Ümit Fırat, Haber Türk), «İki dil başkaldırıdır» (Haber Türk), «Savcılar harekete geçsin!» (M. Ali Şahin, Vatan).
MHP’liler ayrı bir âlem: Devlet Bahçeli, «Milliyetçi hareket, Türk milleti ile beraber henüz son sözünü söylememiştir. Türkiye’nin bölünmesine müsaade edilemez, millî devlet ve üniter yapının tahribine müsaade edilemez.»
MHP Grup Başkan vekili Oktay Vural: «Bu milleti birbirini anlamaz hâle getiren bu çabalar karşısında gerekli girişimlerde bulunur ve tedbirleri alırız.» (Bu haberleri aktaran Haber Türk besbelli ki çok endişelenmiş.)
Hasan Pulur ile Murat Yetkin’e danışayım, dedim
İlk ağzına geleni söyleyenler, her zaman daha çok havayı bulandırmaya yarar. Ben bu konuda yetersizliğimi fark ederek, sahiden biraz olsun bilgilenmek istiyorum. İyisi mi Hasan Pulur ile Murat Yetkin’in yazılarından bir şeyler öğreneyim, dedim.
Hasan, «Uzun yıllar <Kürt yoktu!>, <Kürt> diyenin dilini kopardınız, Kürtçeyi yasakladınız. Türkü söyletmediniz, mahpushaneye oğlunu görmeye giden anayı Kürtçe konuşturmadınız, kadınların başka dil bilmediğini sanki bilmiyordunuz,» diyor. «Şimdi devletin televizyonu Kürtçe yayın yapıyor, devletin tiyatrosunda Kürtçe oyunlar oynanıyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kürtçe bildiğini ıspat etmek için kırık dökük Kürtçesiyle laflar ediyor.»
Kürt köylerine Kürtçe bilmez öğretmenler göndermekle kalmadınız, bir de tabela astınız duvara: «Kürtçe konuşmak yasaktır» diye. (Milliyet, 17 aralık)
Hakikaten, ne akla hizmetti ya Rabbi! demez misiniz?
Murat, «Başkaldırı sözü, diyor; Kürtçe’nin de kamu hayatında resmî dil olarak Türkçe’nin yanı sıra kullanılmasını kınamak amacıyla ilk kez MHP Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş tarafından kullanıldı. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ses verdi: Bir halkın dilini, kültürünü, varlığını inkâr ve yok etmek ne demektir? Evet, başkaldırdılar. Biz başkaldırıyoruz. Bu meşru hak için, bu kimlik, kültür hakkı için biz başkaldırıyoruz. Pasif başkaldırıdır, sivil bir başkaldırıdır.»
Murat, «Söylediklerini dikkate almak lazım, diyor. Lisan hakkı yüzünden kurulmuş devletler vardır; aklıma ilk gelen Bengladeş.»
Şu bilmediğimi de Murat’tan öğrendim: «BDP’lilerin İki dilli hayat kampanyası kendiliğinden ve Meclis çatısı altından ortaya çıkmış bir fikir değil. BDP ile aynı tabanı paylaşan PKK’nın hem İmralı’daki kurucu lideri Abdullah Öcalan, hem de Kandil’deki fiilî lideri Murat Karayılan tarafından istenmiş bir kampanya» (Radikal, 17 aralık).
Bu konuda daha diyeceğim var. Ertuğrul Mavioğlu’nun Radikal’de yayımlanan (15 ve 16 aralık) Osman Baydemir’le mülakatı üzerinde de durup konuşalım istiyorum.
Hanımlar, Beyler!.. Yaşıtlar, gençler! Birlikte yaşayageldiğimiz insanların dilidir Kürtçe. İnsan demek, bir anlamda konuştuğu dil demek. İnsanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran başlıca niteliği konuşabilmesidir. Bu yaratılmış varlığın var ettiği bir başka başlıca varlık da dildir; her toplumun kendi dili.
Siyasetinizi, devletinizi, vesvesenizi bir yana bırakır, bir benzerimin, hem de asırlardır birlikte yaşadığım insanların konuştuğu dilin hesabını so-ra-rım!
Tekrar edeyim. Bu galiba tam anlamını çıkaramadığınız bir konudur, ki böyle alışageldiğiniz meselelerden herhangi biri gibi tartışmaya devam edebiliyorsunuz.
Bu toplumda o dil, tıpkı Türkçe gibi –hatta her dil gibi de diyebilirim- korunacaktır.
Günlerdir Kanada’daki Fransızca-İngilizce ortakyaşamı hakkında iyi kötü bildiğimden daha fazlasını öğrenmeye çalışıyorum. Tuhaftır bilgi bulmakta zorlanıyorum.
Niye basın-yayın dünyamızı yönetenlerin aklına gelmez böyle bir araştırma. Halkının çeşitli diller konuştuğu ülkeler var. Hatta yalnız tek bir dilin konuşulduğu ülke söyleyin bana, diye sorsam size, örnek göstermekte sıkıntı çekersiniz.
Kanada diyorum, orada dört yüzyıldır yaşanan, iki dilli bir düzendir. Hindistan’ın, Çin’in, İsviçre’nin, Amerika’nın kaçar dilin konuşulduğu ülkeler olduğunu bile çıkaramayız. Bana bugün lazım olan, asırlardır bir arada yaşayan, iki ayrı kökten gelmiş, biri Fransızca, diğeri İngilizce konuşan, ama kaynaşmış bir bütün olarak yaşayabilen Kanada halkının bu hiç de kolay olmayan meseleyi devamlı başarılı, düzenli bir birlikteliğe nasıl dönüştürebildiğine dair sağlam bilgilerdir.
Muhabirlerinizi, anlaşabilirseniz hatta dil uzmanı akademisyenleri hemen göndersenize Kanada’ya. Meseleyi yerinde ve ayrıntılarıyla inceleyip bizi aydınlatsınlar. Hatta biri İngilizce, diğeri Fransızca bilen, keşke iki kişilik ekipler gönderebilseniz.
Siz basın-yayıncılar! İlk işinizin müşkül meselelerde toplumumuzu gerçekleri anlatarak aydınlatmak olduğunu, bu kadar açık bir ihtiyaç halinde bile akıl edemeyecek kadar meslek ideallerinizden bîbehre insanlar mısınız yoksa? Üzülerek ve bütün samimiyetimle soruyorum bunu size.
*
Bugün televizyon olacaktı konumuz. Gene de oldu. TRT-6’ya çağırdılar beni. Seve seve gittim. Kürtçeyi orada spikerler biliyor. İster istemez yalnız Türkçe konuştuk. Arada, Türkçe söylenenleri Kürtçeye çevirmek için izin istiyorlar. Siz susup çevirinin bitmesini bekliyorsunuz. TRT Kürtçe kanalına simültane (yani eşzamanlı) tercüme imkânı bile sağlamamış.
Sıradan, müzminleşmiş, ayağa düşmüş bir mesele olamaz dil konusu. Ne yapıp edelim, Kürtçe meselesini olsun konunun haysiyetiyle mütenasip seviyede konuşalım, olur mu?
|
|
19 Aralık 2010 - 09:16:29 |
|
|

Dolar |
|
|
1.545
|
1.555
|
|
Euro |
|
|
2.033 |
2.048 |
|
Sterlin |
|
|
2.380 |
2.440 |
|
Altın |
|
|
68.80 |
69.13 |
|
IMKB |
|
|
63974 |
|
|