|
|
 |
Seçimler yaklaşırken muhalefet adımlarını sıklaştırıyor
Aliya RAHTE
[email protected] |
|
Muhalefetin damarı önümüzdeki sene yapılacak seçimler heyecanında atıyor.
Ya kazanamazsak!.. Sokak ne güne duruyor.
Sokağın ideolojik sembolü 1968 kuşağıdır. Aynı serüvenleri yaşatmak isteyenlerin gündeminde “çocuklar” tanımlaması var. “Kürtlere özgürlük” isteyenler, polise taş atanlar, flamaları sopa yaparak polis dövenler hep çocukmuş.
Tahribatın yükünü devletin sırtına yükleyenleri “çocuk” olarak görmenin miyopluğunu Türkiye birkaç darbede kaybettikleri ile çoktan ödedi.
Oral Çalışlar: “Dekanımız, geçen yıl yitirdiğimiz İlhan Unat’tı. Bir akşam bizi evine çağırdı. Mahir Çayan, SBF Öğrenci Derneği Başkanı Cengiz Çandar ve Sosyalist Fikir Kulübü Başkanı olan ben Unat’ın Bahçelievler’deki evine gittik. Dekan, sakin davranmamız ve barışçı yöntemler kullanmamız konusunda bizi uyardı. Dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan bu buluşmamızı izletmişti. Mecliste gündeme getirdi. ‘SBF Dekanı, gece evinde işgalcilerle görüştü, bunları hocaları kışkırttı’ dedi.”
Yutar mıyız?
Akşam dekanın evine kadar gidip ziyaret etmişsen, ertesi sabah eğitimi aksatan eylem yapmışsan merhum Sükan yanlış mı söyledi?
Övünmek gibi olmasın(!) bendeniz de 68 kuşağındanım.
Bizim öyle konuşacak, taktik alacak, başımızı okşayacak dekanımız mekanımız asla olmadı. Meskene çağrılmak bir tarafa, kapılarından destursuz geçemezdik...
Anayasa Profesörü Bülent Nuri Esen’in sormuş olduğu tuzak sorulara istenilen cevabı vermeyenler “laiklik” eleğine takılırdı.
Doğrusu, bizim gibiler 68’ın “elek kaçkınları” sayılır.
Çok eleklendik ama yine de kaçabilen kaçtı...
Resmi ideolojinin bize karşı takındığı tavırla Kemalistlere bahşettiği imkanlar elbetteki farklıydı. Fakültenin salonu onlara “kızlı erkekli” eğlence mekanı, bize namaz kılmak için kaçamak yaptığımız kalorifer kazan dairesi bile yasaktı.
Kalorifer kazan dairesi!
Fare ile kedi pislikleri ve de karbon monoksit gazı...
Rahat bıraksalar ona da razıydık.
Üzerine namaz kıldığımız kartonları bir dahaki vakide geldiğimizde kazanda kül olduklarını görürdük... Ama ne oldu?
Secde ettiğimiz kartonlar yakıldı bizde piştik elhamdülillah.
Yıllar geçti şimdi sıra Ergenekon havalarında...
Devletin iddianameleri barbar bağırıyor. Diyor ki, dekanlara verilen jandarma talimatında öğrenciler hocaları ile “Ordu göreve” sloganları eşliğinde sokağa dökülecekmiş.
Ve de iktidarı yıkmak için döküldüler...
Tanzimat sonrasına bakın, devleti yöneten güçlerin geliş kaydı hep sokaktır. İttihatçılar da sokaktan gelme olduklarından ülkeyi yılardır sokak kafası ile yönettiler.
Alın işte...
Çamur Yaşamı Destekleme derneği...
İddianameler bu örgütün kirli çamaşırlarından bahsediyor. Derneğin tanrıçası anaların yurtlara teslim ettiği kız çocuklarını genç teğmenleri Ergenekon ağına düşürmek için yem olarak kullanıyordu... Ve de PKK teröristlerine burs...
Şimdi geldik Kılıçdaroğlu serüvenlerine...
Sokak bel vermeyince “yolsuzluk suçlamaları” belki para eder.
Kayseri belediyesindeki yolsuzlukların babası sabıkalı birisi. Yapmış etmiş sonra da hapse girince düzmecelere başvurmuş. Aslı astarı yok...
Başbakan kürsüden bağırıyor:
“Kılıçdaroğlu, yine çaktın...”
Çünkü muhbirin şikayetlerini valilik araştırmış, müfettişler araştırmış, akabinde savcılık “takipsizlik kararı” vermiş. Gel gör ki Kılıçdaroğlu “savcı üzerini örttü” diyor.
Hükümete inanmıyor, valiye inanmıyor, savcılığa inanmıyor.
Türkçe’si devlete inanmıyor...
Kılıçdaroğlu kime inanır?..
Yoksa Allah’a da mı inanmıyor?...
|
|
16 Aralık 2010 - 08:36:12 |
|
|

Dolar |
|
|
1.534
|
1.547
|
|
Euro |
|
|
2.027 |
2.045 |
|
Sterlin |
|
|
2.365 |
2.420 |
|
Altın |
|
|
67.65 |
68.31 |
|
IMKB |
|
|
63406 |
|
|