|
|
 |
“Aleviciliği” yedekte tutuyorlar
Aliya RAHTE
[email protected] |
|
Tanzim ile birlikte milletimizin ruh dünyasına ekilen “kavmiyetçilik” fitnesi yarı asra yakındır “Kürtçülük” adı altında kan dökmektedir.
Vuran da vurulan da senden, kına yakan başkaları.
Tarih “Kürt- Türk hepsi kardeştir” derken, şimdilerde “Kürtlere Özerklik”, “Kürt hakları” gibi dibi başı karanlık laflar dolaşıyor aramızda.
Eserleri ile öğünenler öğünebilirler.
Cumhuriyet kurulduğunda Tanzimat mayası gereği “ Türk’üm doğruyum” şeklinde öğretilen ant içme tekerlemesine karşılık “neden Kürdüm doğruyum denmiyor?” Haklı itirazı çıktı karşımıza. Her sorunun mutlaka bir cevabi olmalı.
Neden?..
Ortaya bir söz atılıyorsa, öyle veya böyle bu sözü eleştirenler de çıkacaktır, yoksa faşizmin özelliği olan “Führer ne dediyse doğrudur” mantığı gelişme çağının eleştirel gündeminde prim etmez. Bazı deyimler vardır ki artık deşilmeli.
Eşilmeli...
Öyle ya, doğruluk denilen kavram bir kavmin karakteri mi, yoksa bütün bir milletin uyması gereken özelliği mi?
Doğruyum...
Türk doğru da Kürt eğri mi?!.
Bunun Çerkezi de var, Lazı da var...
Bir başka sayfadaki ünlemler daha da feci.
Bu ülkede Adalet Bakanlığı yapıp da “devrimci” denilen ekalliyetin ideolojisine göre büyük bir yer işgal eden Mahmut Esat Bozkurt gibilerinden Türk olmayandan ancak kapıcı, çaycı, hizmetçi olur gibi sözler sadır olunca sistem ipin ucunu iyice kaçırdı.
Irkçılık fitnesini yaydılar, diktiler, gittiler...
İşin aslı iyi şeyler bırakıp gitmediler.
Bitenler ya ağu, ya diken, veya göz yaşartıcı gaz bombaları...
O yüzden ülkenin 30 yıldır “Kürtçülük” adı altında terörle başı belada. Bu belayı başımıza salanlar kadar onu besleyenlerin gayesi Ortadoğu denilen coğrafyayı elden çıkartmamaktır. Petrol meselesi...
30 yıl teröre yatırım yapan bir ülkenin iki yakası bir arya gelmeyeceğini beşinci kol senden benden daha iyi biliyor.
Onun için bu cenah kolayına elden çıkarılmak istenmez.
Ola ki Kürtçülük bir yere kadar gittikten sonra “bana eyvallah” derse, arkası yeni bir başka Alevîcilikle doldurulacağı kesin.
Emareler öyle gösteriyor.
Aşure ayında çekilen sözde barış nutuklarının altında yatan bakla hep hinoğlu hindir.
Adamlar sanki gayri Müslimler gibi azınlık.
“Efendim işte kardeşliğimizin nişanesi. Cami ve cemevi bir arda.”
Vay vicdansız vay...
“Cami, kilise, havra” bir arda dense hadi orasını anlarız. Çünkü kilise ile havra tarihten beri gelen mabetlerin adıdır. Yanlış da olsa her ikisi bir dini temsil ediyorlar.
Peygamberleri Hz İsa İle Musa; kitapları da İncil ile Tevrat.
Cemevi ise neyin nesi?
Kaç defa sordum cevabi yok.
Cemevi ne zamandan beri mabet olmuş?
Hem hangi peygamberin mabedi?
Hangi kitabın mabedi?
Sazevi dense sözümüz yok, falan dinin mabedi dense ona da sözümüz yok.
Ama mabet!
Hem Ehlibeyt olacak, hem de mabedi cemevi olacak, Hz. Ali olacak yine mabedi cemevi olacak. Bu kadar yalan bu kadar iftira iyiye alamet değil.
Hem de cami ile yan yana olunca barış simgesi oluyormuş.
Öylesi barışı da istemem, cemevi ile yan yana duracak mabedi de istemem.
Öylesi barış senin olsun...
Bana gerçeği söyle...
Tarihe not düşülsün diye şimdiden yazıyorum, birileri 30 yıldır Kürtçülüğü kaşıdı durdu. O tuttu tutmadı, bu sefer yerine “Aleviciliği” hazırlıyorlar.
O tutarsa!..
|
|
13 Aralık 2010 - 00:01:00 |
|
|

Dolar |
|
|
1.515
|
1.525
|
|
Euro |
|
|
2.004 |
2.019 |
|
Sterlin |
|
|
2.346 |
2.390 |
|
Altın |
|
|
67.32 |
67.98 |
|
IMKB |
|
|
65499 |
|
|