|
|
 |
Yumurta şiddet midir?
Aslı AYDINTAŞBAŞ
[email protected] |
|
Sabah pazılı yumurta yiyoruz. Etrafta yarı okunmuş gazeteler dağılmış vaziyette. Fatma sordu “İyi de Aslı, bu hamile kızın da eylemde ne işi var?“
Soruya cevap veremedim. Veremedim çünkü algılamakta zorlandım. Kafamda protestocu kız çocuğunu yerde tekmeleyerek düşük yaptıran polislerin görüntüsü, onlara arka çıkan siyasilerin demeçleri, gıkını çıkarmamak bir yana, adeta kız çocuğuna tekme tokat dayağı öve öve bitiremeyen yandaş medyamızın başlıkları var.
Ne diyebiliriz bu durumda? Ortada açık bir şiddet varken, mağduru sorgulamak, kıza laf etmek bize yakışmaz. Bırakalım o işi sistemin gönüllü fedaileri yapsın. Biz gazetecinin yapması gerekeni, güçlünün haklılığını, gücün suiistimalini sorgulayalım...
Doğrusu polis dayağı nedeniyle düşük yapan protestocu, kızım ya da kız kardeşim olsa “gitme” derdim herhalde. Ama “herhalde” diyorum çünkü aslında hak aramanın kadını-erkeği, hamilesi-bekârı olmaz. Protesto, protestodur. Bir şeylerin değişmesi için inanç ve enerjisi olanların sesidir. Kimin hangi iradeyle protestoya katılacağına karar vermek bizlere düşmez.
Ama bu eylemde, polis şiddeti dışında sorguladığım bir şey var. O da yumurta.
Yanlış anlaşılmasın; ben insanlar sokaklara dökülmesin, bağırıp çağırmasın, tepkilerini en yüksek perdeden ifade etmesin demiyorum.
Winston Churchill’ın çok sevdiğim şahane bir lafı var: “Eğer 20’lerinde solcu değilsen, kalpsiz; 40’ına geldiğinde ise hâlâ muhafazakâr değilsen, beyinsizsin.”
Hatırlamasam bile küçücükken gittiğim ilk miting İzmir’de “Nötron Bombasına Hayır” protestosuymuş. Daha sonra annemin eteğinde seksenli yıllarda bir iki cenazeyi hayal meyal hatırlıyorum galiba. ABD’de üniversiteye gittiğimde ilk iş kürtajın yasaklanmasına ve Irak savaşına karşı iki dev miting için otobüslerle Washington’a gitmekti.
Aradan 10 yıl geçtikten sonra ikinci Irak savaşı yaklaşırken, net bir biçimde Saddam’ın devrilmesinden yanaydım. (Ah Churchill büyük adamsın!) Iraklı muhaliflerden Kürt köylerinin nasıl kimyasal silahla yok edildiğinden, 1991 Şii isyanının on binlerin helikopterlerden taranmasıyla nasıl bastırıldığına kadar sayısız zulüm hikâyesi dinlemiştim. Kabul edemiyordum, insanlığın eli kolu bağlı Saddam’ın ecelini beklemesini... Kendi halkını inim inim inleten eli kanlı bir diktatörün askeri müdahale dışında gitmeyeceğini biliyordum. (Bilmediğim, Amerikalıların bu ölçekte beceriksiz olabileceğiydi.)
Ama biz dönelim protesto meselesine. Son yıllarda üniversite gençliği, yumurtalı protestoyu en agresif biçimde kullanıyor. Gençliğin örgütlü olması, protestolar için ulusal bir ağ kurması, son derece normal.
Ancak yumurta atmak bir fiziki şiddet uygulamaktır. Ulus devlette ve her tür demokraside şiddet tekeli, devlete aittir. Siz bağırıp çağırabilir, itiraz edebilirsiniz. Ama bunu fiziki müdahaleyle yapmanız, haklılığınızı ortadan kaldırır. Karşındakini terörize etmenin mazereti olamaz. Nasıl ki birine tekme tokat girişmek tutuklanmanıza neden olacaksa, dün CHP’den Süheyl Batum ve AK Parti’den Burhan Kuzu’nun katıldığı anayasa sempozyumunda olduğu gibi panelistlere yumurta yağdırmanız, sözünüzü gayrimeşru hale getirir.
Bunu söylediğimde bir arkadaşım “Peki gençler ne yapsın? Sen onlara ‘Git 5 yılda bir oy ver’ mi diyorsun” diye kızdı. Hayır, örgütlü toplumun tek itiraz mekanizması sandık değildir. Fazla kafa patlatmaya gerek yok; facebook’tan Greenpeace eylemlerine, nümayişten megafona, dünyanın her köşesinde itiraz edenlerin kullanabileceği 35 bin farklı siyasi protesto metodu var.
Ama hiçbiri fiziki müdahale ve başkalarının söz hakkını gasp etmeyi meşru kılmaz.
|
|
9 Aralık 2010 - 11:40:54 |
|
|

Dolar |
|
|
1.496
|
1.506
|
|
Euro |
|
|
1.977 |
1.992 |
|
Sterlin |
|
|
2.350 |
2.400 |
|
Altın |
|
|
66.50 |
66.94 |
|
IMKB |
|
|
64965 |
|
|