|
|
 |
Felaket bize insanlığımızı hatırlatır mı?..
Reha MUHTAR
[email protected] |
|
“Bir mucize için dua ediyoruz” diyor İsrail Cumhurbaşkanı...
Çünkü Haifa itfaye müdürü, İsrail tarihinin en ölümcül doğa felaketi olan yangının “komşu ülkelerden yardım gelmezse söndürülemeyeceğini” söyledi...
Yangın söndüren uçakların bulunduğu ülkeler, “Yunanistan, Güney Kıbrıs, Türkiye ve Rusya...”
Türkiye’nin hemen gönderilen iki uçağı yanan ormanı kontrol altına almaya çalışırken, İsrail Başbakanı Netanyahu, Tayyip Erdoğan‘ı arıyor...
“Şu anda İsrail’de herkes Türk uçaklarının yangını söndürmek için uçtuğunu görüyor... Ben de görüyorum... Kendimin ve halkımın minnetarlığını iletmek için sizi arıyorum...” diyor...
***
Bizim “felaketimiz olan Gölcük depremi”nden 13 gün önce, şimdi 42 kişinin öldüğü Haifa kentine gitmiştim...
Küçücük bir sahil kentiydi...
Kumla kaplı geniş plajında, orta direk İsrailliler denize giriyor, dinleniyor, top oynuyorlardı...
Deniz dalgalı hava rüzgarlıydı...
Beşiktaş maçını izlemeye giden bizim gazeteciler plajda tavla oynuyorlardı...
“Bu kadar mütevazi bir yer mi İsrail?..” demiştim...
Bir saat mesafedeydi başkent Tel Aviv‘e...
***
O günlerde Türkiye’de her şey iyiydi, uçuyor gibiydik...
İsrail’in mütevazi hali bize pek bir külüstür gelmişti...
İstanbul’a döndükten sadece 12 gün sonra, İzmit’te perişan olmuş mahallelerde, yarıkların üzerinde kuru toprakta, yıkıntıların arasında canlı yayın yapıyordum...
İnsanlar aç, bilaç, dışarda sabahlıyorlardı...
Binalar uçmuş, bazısı denizin içine gömülmüştü... Birkaç gün önce mütevazi, sönük ve biraz da külüstür gördüğüm İsrail, yayın yaptığım Gölcük görüntüsünün yanında Paris gibi kalırdı...
***
Şimdi o Haifa yanıyor...
42 gardiyan diri diri yandılar ve öldüler...
Tarihinin en büyük felaketini yaşarken, Türkiye’den yardım istediler...
Biz de gönderdik...
Doğal felaketlerde insanlar nasıl davranırlar acaba?..
“Ben İsrailliyim, şunları yaparım mı?” derler...
Ya da “Ben Rus’un yangından korkmam” diye mi bağırırlar...
“Ben Türk’üm bana bir şey olmaz” nidaları mı atarlar?..
Felaket millet, etnisite, din, dil, ırk dinler mi Abidin?..
Felaketin dinlemediğini insanlar niye dinliyorlar ki?.. Herkes insan değil mi?..
Herkes yangın karşısında aynı tepkiyi vermiyor mu?..
Aynı korkuyu duymuyor mu?..
Alevler tutuştuğunda aynı şekilde yanmıyor mu?..
Aynı şekilde kurtarılmıyor mu?..
***
İsrail’deki felaket bize insanlığımızı hatırlatmıştır...
Hepimizin insan olduğunu, hepimizin aynı olduğunu, hepimizin etten kemikten olup aynı kaderi paylaştığımızı...
Belki Tanrı’nın gösterdiği bu gerçek, Türkiye ve İsrail’i uyandırır...
Dinler, diller, ırklar, kavgalar, savaşlar...
Bir yangında kül olup gitmektedirler...
***
“ERKEKLERİN DEĞİL, GAY’LERİN BEĞENİSİ GERÇEK GÜZELLİKTİR...”
O da benim gibi tek çocuklar familyasındandır... 20 yıldır bu ülkenin çekici, en seksi en güzel şarkıcılarından biri, belki de birincisi Ayşegül (Aldinç)...
Üç yıl önce Nilgün‘ü (Belgün) de alır, üçümüz saatlerce yemekler yer sohbet ederdik...
Can kızdır...
Erkeklerin sırtına basarak şöhret olanlardan değildir...
Kimsenin parasıyla puluyla sahne tozu yutmadı...
Kafasının estiğiyle, gönlünün arzu ettiğiyle aşk yaşadı, sanatını da bildiği gibi yaptı...
***
O uzun buluşmalarımız sırasında dizilerde oynuyordu, sinema filmlerinde rol alıyordu, gazetede yılların köşe yazarı olan babası gibi yazı yazıyordu...
Müzikten kopmuş gibiydi...
Yapımcı firma son albümünde parasını ödememiş, ama daha önemlisi ona yeterince “özen” göstermemişti...
Eskilerin “ihtimam” dediği şey, Ayşegül gibi bir sanatçının tek gıdasıydı...
O da bir miktar kızmış, küsmüş, sanatı müziğin dışındaki alanlara kaydırmıştı...
***
Son iki yılda iki üç kez ya gördüm ya göremedim Ayşegül‘ü...
Son 1 aydır ilginç bir olay oldu...
Çevremde bir sürü kişi sürekli Ayşegül‘den bahseder oldu... “Son klibinde Ayşegül’ü gördünüz mü?.. Nasıl güzel ve seksi?.. Pes valla!..”
Bir iki üç, her yerde Ayşegül‘ün yeni imajından söz ediliyor...
Hayatla o kadar meşgulüm ki, hayatın bu muhteşem güzelliğine elimi atıp bakamıyorum...
İnternette klibini açıp izlemiyorum...
***
“Babacığın nasıl oldu?..” diye mesaj düşünce, “Yahu” dedim, “Ben ne ayıp ettim... Kız klip yaptı, imaj yeniledi, bütün Türkiye onun gençliğinden, güzelliğinden, cazibesinden söz eder oldu... Ben hala kıza bir telefon açmadım...”
“Babamı hastaneden çıkartayım, seni öğlen yemeğe götüreyim” dedim...
Dün buluştuk...
Kadınlığının, seksiliğinin, cazibesinin ve tazeliğinin zirvesinde Ayşegül... 10 yıl sonra Sezen Aksu‘nun bestesini yapıp, sözünü yazdığı şarkıyla yeniden “merhaba” diyor müziğe ve sahnelere...
“O kız...” parçanın adı...
“Nasıl bu kadar muhteşem oldun?..” dedim...
“Erkeklerin değil Reha, Gay’lerin ölçülerine göre güzelleştim...” dedi... “Anlamadım” dedim...
“Erkekler balık eti de olsan, hafif dolgun da olsan, bir kadını çok beğenebilirler... Ama Gay’ler öyle değil... Onlar vücudundaki en ufak bir pürüzde seni acımasızca eleştirirler... Ben de Gay arkadaşlarımın acımasız eleştirel kollarına bıraktım kendimi... En ufak bir sarkmaya tahammülleri yoktur onların vücut ölçülerinde... Onların vicdanına bırakınca kendini, böyle fit oluyorsun işte...”
***
“O kız seni çok seviyor” diye yazmış single’ın üzerine... Yakında Günay‘da çıkacak...
Bir de “ünlü bir şarkıcıyla sahne düşüncesi var ki” akıllara ziyan...
Söyleyemem...
Çünkü, daha bir düşünce, proje bile değil...
İkincisi bunu benim söylemem ahlaki değil...
Üçüncüsü ve en önemlisi...
“Bunu ben söyleyemem...”
Hadi çözebiliyorsanız çözün bu bulmacayı...
|
|
4 Aralık 2010 - 10:37:16 |
|
|

Dolar |
|
|
1.471
|
1.481
|
|
Euro |
|
|
1.965 |
1.980 |
|
Sterlin |
|
|
2.305 |
2.350 |
|
Altın |
|
|
66.77 |
67.43 |
|
IMKB |
|
|
67347 |
|
|