|
|
 |
Üç Not: Erbakan, Ateizm, Adalet
Alper GÜRKAN
[email protected] |
|
Saadet Partisi’nin “dinamik(!)” lideri Necmettin Erbakan, Vatan gazetesine mülakat verdi…
Özellikle 28 Şubat hususundaki açıklamaları ve tespitleri, “bir devrin mağdurunu” anlamak açısından faydalı bir sunum yapıyor. O dönemde DYP içerisinde “ortaklığı bozup ondan sonra öküzü katleden vekiller,” “Cumhurbaşkanı’nın görevini esas duruşta(!) yapmışlığı,” “sonradan ortaya çıkan Amerikan kriptoları” gibi ilginç noktalara değiniyor Erbakan…
Ve şimdiki Başbakan ve Cumhurbaşkanını sevgi ve şefkatle anıp(!) “oyuna geldiler” diyor. Bu, rakip pozisyonda kalan bir siyasi lider için normal bir yorum.
Ama Erbakan, eskisi gibi “Siyonizm”den dert yanarken ipin ucunu epey kaçırmış gibi görünüyor: Elbette Siyonizm’in nasıl çalıştığına dair epey bilgi var kamuoyunda. Ama “biz adil düzen kuruyorduk, Siyonistler bunu engelledi” diyerek bütün bir devri açıklarmış gibi yapmak, ülkenin bugün geldiği noktayı kötülemek ne kadar doğru bir tutum oluyor bunu yaparken?
Bence Hoca, o günleri biraz daha düşünsün ve “Siyonistlerin” maşası olduğunu ima ettiği darbecilere karşı tutumuyla, bugün hükümetin asker karşısındaki tutumunu kıyaslayıversin…
Bunu yaparken “konjonktür” kelimesinin dayanılmaz hafifliğine kapılmasın ama… Yakışmaz çünkü…
Ateizm Yasak mı?
Zorunlu din dersine tabi tutulmaları, Diyanet gibi bir kurumun bütçe masraflarına ve imam maaşlarına zorunlu iştirakleri gibi absürtlüklere pek ses çıkarmayan ateistlerle ilgili Sanem Altan –ülkemizde “ateizm yasaktır” demiş.
Koyu Müslümanlık da yasakmış…
Müslümanlığın “koyu”su, “açığı” nasıl olur bilemem. Ama ülkemizde dindarca yaşamı seçen insanların yaşadıkları “resmî zorluklar,” ateistçe yaşayanlarla kıyaslanabilecek bir durumda değildir. Çünkü devletimiz ateizmle mücadele etmemektedir ve ordumuz “ateizmle mücadele eylem planı” gibi işlere pek kırtasiye ve mesai ayırmamaktadır.
Hûlasa edelim: Ateist bir yaşam biçimi nedeniyle insanlar “kamusal” bir tehdit altında değildir.
Oysa başörtülü kızların okuyamaması, namaz kıldığı için ya da eşi örtülü olduğu için subay astsubayların memuriyetten ihraç edilmesi, çocukların Kur’an öğrenmesi için kursa gidememesi, inisiyatik örgütlenmenin yasaklanması gibi sorunlar “temel hak ve özgürlükleri” bağlayan “tahditler” içeriyor.
Oysa kaç ateist, devletten ya da toplumdan böylesi kuşatıcı bir baskı görüyor acaba?
Kemal Türkler’den Pınar Selek’e Adalet…
12 Eylül darbecilerini yargılayamıyoruz. Amcamız deniz kenarında resimler çizmeye devam ediyor. Bu işin olmayacağı, 28 Şubatçıların yargılanmamasından belliydi zaten. Ama bir umut işte halktaki de…
Tıpkı çoluğunu-çocuğunu, oğlunu-kızını, babasını-annesini; darbe öncesi ve sonrası resmi tezgahlarda kaybedenlerin acısına çare araması gibi. Hakla, Hukukla…
Dün sayın Aliya Rahte bu kayıplardan birisi olan Kemal Türkler’in kafkaesk davasını yazdı: Dava, 30 yıl boyunca sallandı, sallandı, sallandı… ve ölen öldüğüyle, öldüren öldürdüğüyle kaldı…
Diğer taraftan birbirini tutmayan 11 bilirkişi raporundan 4’ü “bomba değil,” 5’i “kesinliği belirlenemez” demesine rağmen Yargıtay, Pınar Selek’i “bombacı” ilan etti.
Adaletin devletin temeli oluğunu iddia eden bir yargı sisteminde bunlar kabul edilebilir mi?
Adaletin devletten, mülkten ziyade vicdanla ve toplumla bağlantısını görmezden gelen kim bilir kaç karar daha var…
İster anlasınlar ister anlamasınlar ama cumhuriyetle birlikte başlayan “tercüme yasa”larla kültürü kadar kafası da karıştırılmak istenen bu halk, hakkı da hukuku da nutukçulardan çok daha iyi biliyor.
Ve adaletten gayri işi olmamasına rağmen siyasi bir satranç oyuncusu gibi ince hesaplar peşinde koşturanların, hukuku çiğneyerek hukuk devletini koruyanların, katilleri salıverip mesnetsiz suçlarla insan hayatlarını karartanların “gerçek adaletle” er geç yüzleşeceklerini çok iyi biliyor…
Ve inanıyor…
Ya da vicdan denilen şey, buna inanmak istiyor…
|
|
4 Aralık 2010 - 00:01:03 |
|
|

Dolar |
|
|
1.470
|
1.480
|
|
Euro |
|
|
1.970 |
1.985 |
|
Sterlin |
|
|
2.305 |
2.350 |
|
Altın |
|
|
66.55 |
66.99 |
|
IMKB |
|
|
66860 |
|
|