|
|
 |
Kalkan değil savunma sistemi
Mustafa AKYOL
[email protected] |
|
LİZBON - Portekiz başkentindeki NATO zirvesine hareket eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün uçağındaki gazeteciler arasında ben de vardım. Bizleri nazikçe karşılayan, hepimizin bayramını tebrik eden Cumhurbaşkanı, son günlerde çok tartışılan bu önemli zirveye dair önemli şeyler söyledi.
İlk vurguladığı nokta, Türkiye’nin Lizbon’da ele alıncak Füze Savunma Sistemi projesini uzun zamandır incelediği, çıkabilecek soru işaretlerini öngördüğü ve buna göre hazırlık yaptığı idi. “Bu konuda bazı temel ilkeler tespit ettik” diyen Cumhurbaşkanı “bu ilkelerin arkasında durduk ve duruyoruz” diye ekledi.
‘Sıfır sorun’a devam
Peki neydi bu ilkeler? Füze sisteminin NATO’nun genel konseptine uygun olarak tümüyle savunma amaçlı olması, Türkiye’nin de dahil olduğu NATO karar alma süreçlerine bağlanması, maliyetin paylaşılması ve herhangi bir ülkeyi ya da coğrafyaya karşı tanımlanmaması... “Bu savunma sistemi, balistik füzelere karşı bir güvenlik mekanizması olmalıdır” diyen Gül, “balistik füzelere bugün kim sahipse ya da yarın kim sahip olacaksa bu konsepte dahildir” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı, Füze Savunma Sistemi’nin bir “kalkan” olmadığını, NATO belgelerinde böyle tanımlanmadığını da hatırlattı. Sistemin hiçbir ülkeyi hedef almayacak şekilde tanımlanması konusunda Türkiye’nin yürüttüğü diplomatik çabanın da etkili olduğunu, bu konuda özellikle ABD yönetimi ile “aynı konsepte gelindiğini” kaydetti.
Cumhurbaşkanı’nı dinlerken anladım ki Türkiye bu konuda hem “komşularla sıfır sorun” politikasını koruyacak hem de NATO’yla ittifak ilişkisini koruyacak ince bir çizgi yakalamış durumda. Bunun hayata geçip geçmeyeceğini ise Lizbon dönüşü göreceğiz.
AB cephesindeki sorun
Lizbon’daki NATO zirvesini önemli kılan bir başka yön, NATO ile Avrupa Birliği arasındaki ilişki ve işbirliğinin de masaya yatırılacak olması. Güney Kıbrıs’ın da AB üyesi olarak bu sürecin içinde yer alma niyeti ise, Türkiye açısından bir sorun teşkil ediyor.
Cumhurbaşkanı bu konuya değinirken 2002 tarihinde yapılan ilk NATO-AB zirvesindeki “çerçeve anlaşması”nın Türkiye tarafından desteklendiğini hatırlattı. (Bunun bir “AB-NATO” değil “NATO-AB” zirvesi olduğunun, yani NATO’nun önce geldiğinin de altını çizdi.) Ancak Güney Kıbrıs’ın 2004’te AB’ye katılmasıyla birlikte Kuzey Kıbrıs açısından adil olmayan bir tablo ortaya çıktığını, Türkiye’nin de bu nedenle Güney Kıbrıs’ın resmi NATO toplantılarına katılmasına karşı olduğunu ve olacağını belirtti.
Türkiye’nin demokrasi, özgürlükler ve serbest piyasa ekonomisi alanlarında standartlarını giderek yükselttiğini de vurgulayan Gül, “eksen kayması” tartışmalarının gerçeği yansıtmadığını belirtti. İngiltere ve Almanya’nın İran’a Türkiye’den çok daha fazla ihracat yaptığını, Alman bankalarının İran’da büyük bir varlık gösterdiğini, buna karşılık Türkiye’nin İran’la komşuluktan kaynaklanan ilişkilerinin haksız şekilde suçlanabildiğini söyledi.
Dün (Cuma) öğlen saatlerinde Lizbon’a inen Gül, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile NATO toplantılarına katılacak. Ayrıca ABD Başkanı Barack Obama gibi liderlerle de ikili görüşmeler yapacak.
Cumhurbaşkanı’na iç siyasetle ilgili sorular da geldiyse de bu konulara girmedi. Sadece “doğru bildiğini söylemekten hiçbir zaman çekinmediğini, ancak üslubunun yapıcı olmasına da özen gösterdiğini” vurguladı. Bunun Cumhurbaşkanı Gül’ün Türkiye’deki farklı çevrelerce teslim edilen bir meziyeti olduğunu söylemek ise sanırım abartı olmaz.
|
|
20 Kasım 2010 - 09:30:03 |
|
|

Dolar |
|
|
1.435
|
1.445
|
|
Euro |
|
|
1.970 |
1.985 |
|
Sterlin |
|
|
2.280 |
2.320 |
|
Altın |
|
|
62.77 |
63.21 |
|
IMKB |
|
|
70004 |
|
|