DOLAR 1.422 - EURO 1.984 - ALTIN 62.77 - IMKB 70457
Pazartesi 18 EKİM 2010
Meksika'da trafik kazasında 21 ölü "Türkiye Bulgarların mal varlığını ödemeli" Kışanak: Bu dava bize çok şey söyleyecek Şili'de kurtarılan madencinin itirafı SPOR TOTO SÜPER LİGDE GÖRÜNÜM FENER 4 KÖŞE OKAY'DAN ADALET BAKANLIĞINA SUÇLAMA İsrail-Filistin görüşmeleri çıkmazda Thomas Doll görevinin başında Beton mikserine sıkışan işçi hayatını kaybetti habertaraf.com
 
 
 
AB'den şaşırtan 'Türkiye ve Rusya' raporu
 
 
 
 
Nihat ALTAY
Bakan Ömer Dinçer’den espriler
 
 
 
Okur Temsilcisi
Hırsızlığın yeni adı: Bir internet sitesi
 
 
 
 
Niyazi Mısri Sempozyumu sona erdi
 
 
 
 
 
Hürriyet
Ahmet HAKAN
Tayyip Bey’e kimsenin söyleyemediği sözler
 
 
Zaman
Ali BULAÇ
Başörtüsü, yaklaşımlar
 
 
Yeni Akit
Ali İhsan KARAHASANOĞLU
Kadir Bey Yargıtay’a mı, cezaevine mi gidecek?
 
 
Milliyet
Aslı AYDINTAŞBAŞ
Türban tartışması erkeklere yarıyor
 
 
Radikal
Cüneyt ÖZDEMİR
İki şehir, iki adliye
 
 
Zaman
Ekrem DUMANLI
CHP kendi ezberini bozmazsa
 
 
Sabah
Engin ARDIÇ
Ayrılanı kurt kapar
 
 
Bugün
Gültekin AVCI
İnsanlığın sükût ettiği an
 
 
Yeni Şafak
Hakan ALBAYRAK
Füze kalkanı ve Davutoğlu'nun beyanatı
 
 
Star
Mehmet ALTAN
Erbakan’ın kamyonu...
 
 
Sabah
Mehmet BARLAS
Erbakan'ın yaşına değil söylediklerine bakın...
 
 
Akşam
Serdar AKİNAN
Türkiye'nin sorunu AKP değil, CHP...
 
 
Millî Gazete
Sinan BURHAN
Kemalistler Kemal'e karşı
 
 
 
 
Taha KURUTLU
 
Fahrettin DAĞLI
 
Ahmet HAKAN
 
Adem Yavuz IRGATOĞLU
 
Ahmet ÖZCAN
 
 
 
Hayallerle gerçekler çatışınca...

İsmail YAŞA
[email protected]
 
 
Bir yazarın görevi nedir?

Gördüğü gerçekleri - taraflı da olsa - kendi bakış açısıyla yorumlamak mı?

Yoksa önce bir görüşü benimseyip sonra onu destekleyecek "kanıtlar" aramak; gerekirse bu uğurda bazı şeyleri görmezden gelmek ve hayalini kurduğu tabloyu gerçekmiş gibi yansıtmak mı?

Bu soruyu sormamın nedeni şu:

İslami kesimdeki bazı yazarları uzun süredir takip ediyorum.

Herkesin gözü önünde yaşananları onlar da gördüğü halde öyle bir yorumluyorlar ki, sanki ortalık güllük-gülistanlık...

Ben bunun samimiyetlerinden kaynaklandığını düşünüyorum.

Fakat onların samimiyeti, "Bu doğru bir tavır mı?" sorusunu sormamıza engel değil...

Söylediklerime yakın geçmişten bir örnek vereyim ki, konu daha iyi anlaşılsın.

Numan Kurtulmuş'un Saadet Partisi'nden kopuş sürecini bir hatırlayalım.

Sorunun asıl kaynağı Kurtulmuş'un "Erbakan çizgisi"yle ters düşmesi olduğu halde "iyi niyetli" yazar arkadaşlar Erbakan'ın aslında Kurtulmuş'a karşı olmadığı fakat sorunun Asiltürk ve Kazan gibi isimlerin "fitne"sinden kaynaklandığını anlatma gayretine düştüler.

Bir süre sonra bu tablonun hayali olduğu tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı ve Kurtulmuş'a karşı muhalefetin başında bizzat Erbakan'ın olduğu inkar edilemez bir şekilde kendini gösterdi.

Erbakan ve Kurtulmuş'u kol kola göstermeye çalışan yazarlar aslında bu gerçeği en başından beri biliyorlardı.

Ama -anladığım kadarıyla- kendilerine bir tür "birleştirici" misyonu biçmişlerdi.

Gönülleri " Erbakan, Kurtulmuş'un arkasında dursun" arzu ediyordu.

Evet; böyle bir arzuları olabilir...

Fakat bu arzularını ve hayal ettikleri tabloyu okuyucuya gerçekmiş gibi göstermeye kalkışmaları, iyi niyetle de yapmış olsalar, doğru bir davranış değildir.

En basitinden okuyucuyu yanıltmaktır.

Yukarıdaki örneğin benzerlerini ve aynı tavrı Ortadoğu ve İslam Dünyası'yla ilgili haberlerde de görüyoruz.

"İttihad-ı İslam", "vahdet" ve "kol kırılır, yen içinde kalır" gibi gerekçelerle ve "filtrelenmiş" haberlerle pespembe tablolar çiziliyor ki, sanki biz başka bir dünyada yaşıyoruz ve olanlardan hiç haberimiz yok!

Bu nedenle, içeride ve özellikle dışarıda olan bitenler hakkında sağlıklı bilgiye sahip olabilmek için İslami kesimin yazarlarının dışında diğer yazarları da okumanızı tavsiye ederim.

Örneğin, Ayşe Karabat'ın Radikal'de dün yayınlanan "Gazze gibi..." başlıklı yazısını okuyun.

Orada göreceğiniz bazı acı gerçekleri belki de ilk kez duyacaksınız.

Karabat'ın Lübnan'daki Filistinli mültecilerle ilgili kısaca da olsa verdiği bilgilerin bizim İslamcı yazarlarımızın çizdiği tabloyla çeliştiğini göreceksiniz.

Hiç duymuş muydunuz; Lübnan'daki mülteci kamplarında yaşayan Sünni Müslüman Filistinlilere insanca yaşayabilecekleri medeni hakların, Lübnanlı Hıristiyanlar ve Şiiler şiddetle karşı çıktığı için verilemediğini?

1985’te Suriye destekli Şii Emel örgütünün FKÖ’ye karşı yürüttüğü kamp savaşları sırasında yapılan katliamda 3 binden fazla Filistinli öldürüldüğünü hiç kimse size söylemiş miydi?

17 Ağustos'ta, Lübnan Parlamentosu'nun Filistinli mültecilerle ilgili kanun tasarısını görüşeceği gün Filistin Enformasyon Merkezi, "Lübnan'daki Filistinliler medeni haklarına kavuşma konusunda ümitli değiller" başlığıyla bir haber yayınladı.

Haberde, Filistinli mülteciler arasında yapılan ankete göre Filistinli mültecilerin yüzde 81'inin Lübnan Parlamentosu'ndan olumlu bir sonuç çıkacağından ümitli olmadığı bildiriliyordu.

En dikkat çekici sonuç ise, ankete katılanların neredeyse tamamının Filistinli mültecilere haklarının verilmemesinin arkasında yatan nedenin "taifeciliğe" dayandığı konusunda görüş birliği içinde olmasıydı.

"Gazze gibi..." diyor, Ayşe Karabat; gördüğü manzarayı tanımlarken...

Lübnan'daki mülteci kamplarına çimento ya da inşaat yapımında kullanılan diğer malzemelerinin sokulmadığını söylüyor.

Ne acı...

Bir yanda Gazze'ye uygulanan ablukayı kırmak için şehit verilirken, diğer yanda Filistinlilere ablukanın bir başka türü uygulanıyor.

Gazze için -haklı olarak- yanıp tutuşulurken, Lübnan'daki Filistinli mültecilerin yaşadığı trajedi görmezden geliniyor.

Çünkü çizilen hayali "kardeşlik" ve "vahdet" imajına uymuyor.

Şimdi en baştaki soruyu bir kez daha soralım:

Bir yazarın görevi nedir?

Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama bence bir yazarın görevi, okuyucuya hayali tablolar çizmek ve temennisini gerçekmiş gibi göstermek değil, gördüğü gerçekleri yansıtmaktır.

 
17 Ekim 2010 - 00:01:13
 
 
Havadurumu
 

 
 Dolar
 
1.412
1.422
 
 Euro
1.969 1.984
 
 Sterlin
2.237 2.278
 
 Altın
62.22 62.77
 
 IMKB
70457  
 
 
Tehdit ve rica AB'de geçerli yol değil...
 
AB ile 'donma' noktasına gelen sürecin, iki tarafın da işine yaradığını belirten Prof. Çelebi, ekledi: Türkiye'de bazen sert bazen yumuşak yürüyen siyaset anlayışı, ulus-üstü kurumlarla ilişkilerde geçerli bir yol değil
 
 
 
 
  CAKARTA- Endonezya'nın Surabaya şehrinde manavlık yapan Suprijadi, toptan aldığı kavunları kontrol ederken, çok ilginç bir kavunla karşılaştı.  
 
 
 
  Arda Turan ve Erman Toroğlu arasında yaşanan gerilimde söz Toroğlu'ndaydı...    
 
 
 
 
Memurlar, emekliler ve sözleşmelilere yapılacak zamları yeterli buldunuz mu?
 
Evet. Mevcut şartlar içinde zamlar gayet iyi.
 
Hayır yetersiz. Madem ekonomimiz büyüyor niçin bizlere yeterince yansımıyor? Bu zamlar ağzımıza çalınan bir parmak baldan başka birşey değil.
 
Eh, idare eder.
 
Beni ilgilendirmiyor
 
 
 
 
 
 
 
 





Mostbet AZ

 
 
       
Kategoriler   HaBerTaraf HaBertaraf Yayın Hizmetleri
Sahibi ve Genel Müdürü Rıfat YÖRÜK
Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt (Kurucu)

habertaraf.com'da yayınlanan tüm materyalin her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.


  mostbet
 
 
Gündem Sağlık-Çevre Hakkımızda
Yazarlar Eğitim Künye
Güncel Bilim-Teknik
Siyaset Kültür-Sanat Yayın İlkeleri
Dünya Mizah Yorum Kriterleri
Yurt Yaşam
Ekonomi-İş Medya  
Spor Magazin