DOLAR 1.500 - EURO 1.969 - ALTIN 61.73 - IMKB 63862
Çarşamba 22 EYLÜL 2010
Çıplak Kral, Gül'ü ve Davutoğlu'nu şaşırttı ‘Jammer’lar bizi darmadağın etti "Kullanılmayan oy"un suçlusu bulundu Beğenmediği ırkı görmeye geldi Askerden PKK yuvalarına 'cirit' atışı İzleyicinin suçu ne? Krizin bittiğini patronlar onayladı ama... General'den APO'ya destek ziyareti! Mezbahaya benzetilen gazete CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yurda döndü habertaraf.com
 
 
 
Sivil anayasa fırsatı kaçırılmamalı
 
 
 
 
Mete GÜLER
Yiğitler diyarı Anadolu'dan bir Zeybek: Ali Adnan Menderes
 
 
 
Okur Temsilcisi
Hırsızlığın yeni adı: Bir internet sitesi
 
 
 
 
Vefatının 9. yılında Fikret Kızılok
 
 
 
 
 
Bugün
Adem Yavuz ARSLAN
Öcalan iyi polisi mi oynuyor?
 
 
Hürriyet
Ayşe ARMAN
Acı ama bugün Zeynep bebeğin doğum günü
 
 
Milliyet
Çetin ALTAN
Oldu tamam savulun, kaytanı koptu davulun
 
 
Akşam
Çiğdem TOKER
YSK'nın sessizliği
 
 
Hürriyet
Cüneyt ÜLSEVER
Bir tabunun önlenemez yıkılışı: Tarihi fırsat
 
 
Milliyet
Fikret BİLA
Bahçeli: “Türkeş’in mezarına dokunmayın”
 
 
Millî Gazete
Hüseyin AKIN
Tüfeksiz hareketler!
 
 
Posta
Mehmet Ali BİRAND
Erdoğan Türkiye'yi dönüştürüyor...
 
 
Vakit
Nusret ÇİÇEK.
400 milletvekiline nasıl sabredecekler?
 
 
 
 
NilgüN ŞAHSİ
 
Adem Yavuz IRGATOĞLU
 
Ercan AKSOY
 
Serdar AYDIN
 
Nusret ÇİÇEK.
 
 
 
Papazların amacı ayin mi, provokasyon mu?
 
 
 
Geçtiğimiz 15 Ağustos 2010 Pazar günü, Sümela Manastırı’nda, Rum Patriği Bartholomeos tarafından yönetilen bir ayin yapıldı. Ayinden sonra ise “Sümela’dan sonra Ayasofya’ya yönelik talepler gelmeye başladı.
 
Gelecek gruptaki papazlar üzerlerinde “raso” denilen siyah papaz cübbeleriyle gelecekler. 15 Ağustos’ta Trabzon’da, resmi görevlilerce, bu kişilerin ikaz edildiği, ancak bu kişiler aşırı ve adap kuralları dışına çıkarak terbiyesizce tepki göstermiş ve bir anlamda görevliler bun kişilerle başa çıkılamamışlardır. Bundan dolayıdır ki, son makalemizde şu ifadeyi kullandık:

“Şimdi bu “raso” ile gezenlere şak şak edenlerden ve “Ne var ki, Rum papazlar sokakta böyle gezseler, bundan Türkiye ne kaybeder?” şeklinde “hoşgörü” ile yaklaşanlardan “sarıklı cübbeli” kişilere de aynı hoşgörü ile bakmalarını beklemek hatta “laiklik elden gitti” de dememelerini beklemek gerekir. (…)

Bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Sıra artık “Ayasofya”dadır. Orada da ayin yapma girişimleri başlamıştır. Bunu duyumları alınmaktadır.

Şunu bugünlerde çokça tekrarlamakta da fayda görüyoruz: Dikkat! Artık sıra Aya Sofya’dadır. Ya da 15 Ağustos’ta, Sümela’da görülen çok sayıdaki, üzerlerinde İngilizce “Ben Pontuslu’yum” ve Yunanca “Pontus” yazılmış ve Pontus Haritası olan tişörtlere alışalım.”

Aslında aldığımız bilgiler duyumdan da öteydi. Mamafih bu konularda ne yazık ki, bir duyarsızlık süregelmektedir. Birkaç gündür haber portallarında bu konuda haberler çıkmaktadır ve bu haberlerdeki ortak payda şudur: “Bir Yunan asıllı Amerikalı zengin ile birlikte gelecek bir grup, Ayasofya’da korsan ayin yapmaya kalkışacaktır.”

Bu korsan ayin; geçen sene Sümela’da yapılmak istenen ve müze görevlileri ile arbedeye sebep olan, bu sene olay çıkaracağını her fırsatta ifade eden ancak bu sene gelmesi Rum Patriği tarafından engellenen “meczup” Selanik Valisi Panayotis Psomyadis değildir. Karşımızda kişi; Barack Obama’nın, Hillary Clinton’un yanında sıkça görülen bir dolar milyarderi olan Chris Spirou’dur.

Chris Spirou ile ilgili olarak aslında çok daha eski tarihlere dayanan bilgiler elimizde mevcuttur. Spirou’ya Amerika’da Yunan- Amerikan Lobisi’nin önde gelen ismi, hatta en atak ismi de demek gerekir. 2007 yılında; Demokrat Parti’nin New Hampsire Bölgesi Başkanı sıfatını da kullanarak büyük bir lobi faaliyeti başlatmıştır. Amaç; Ayasofya’yı tekrar kiliseye döndürmekti. Kendini; Yunan ulusal faaliyetlerinin baş savunucusu olarak da tanımlayan Spirou, Ayasofya’nın kilise olması için artık büyük bir atağa başladığını 18 Haziran 2007’de haftalık “Greek News”de şöyle açıklamıştır:

“Ayasofya; Dünyada’ki tüm Hıristiyanların ibadet edebileceği bir “katedral kilise” haline dönüştürmek tek amacımdır. ABD Kongresi’nde girişimleri resmen başlattım…”

Bu sözler aynı anda kendi finanse ettiği “Ayasofya’ya Özgürlük” adlı bir konseyin (Free Agia Sophia Council of America) adına Atina’da düzenlediği bir basın toplantısında; Doğu Ortodoksluğu’nun önemli “Ana Kilisesi” sayılan Ayasofya’nın, 554 yıldan beri işgal altında olduğuna dair somut delilleri Kongreye sunacağını ifade etti ve şöyle konuşmuştur:

“Hıristiyanların en kutsal mabedi olan Ayasofya’dır ve orası uluslararası bir pazara çevrilmiştir. İnsan haklarına inanan bir konsey olarak, hiçbir devlet yönetimi bir kiliseyi böyle kullandıramaz.”

Bu sözler şu anlamda kullanıldı: Orada para ile girilen bir müze var. Dinimizin ana kilisesine para ile girilmemelidir. (Bu cümleyi makalemizin sonunda anımsatacağız.)

Spirou; o tarihte Türkiye’ye çok açıkça saldırmış ve halen daha da sert saldırmaya devam etmektedir. Diğer Yunancı kişilerden aslında daha farklı bir yönü de vardır. Bu eylemleri hazırlarken ve yönetirken Yunanlı politikacılar ve Fener Rum Patriği’nin bu eylemlerde aktif olmadığını daima deklare etmektedir.

Spirou’nun “Megali İdea”larını, Türk Makamları ile iyi ilişkiler içinde görünerek sürdürmeye çalışan Rum Patrikhanesi’nin davranışlarını tasvip etmediği çok söylemlerinden anlaşılmaktadır. Ancak “Ekümenik Patrikhane de Ayasofya gibi esaret altındadır.” sözü de ona aittir. Ayasofya’ya Özgürlük Konseyi; o dönemde bu konuyu ABD Kongresi’nin İnsan Hakları Kurulu’na da götürdü ve sözde bazı raporlar sunmuştur.

9 Temmuz 2007’de; Nicolas Sarkozy’ye de ekte görülen mektup gitti. Burada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la da iletişime geçildiği, ama arkalarında AB adına güçlü bir ses de eklemek istedikleri görülüyor. Mektubun en çarpıcı yanı ise Spirou’nun en büyük isteği ya da takıntısı olan; Ayasofya’ya ücretsiz girilmesine de dikkat çekilmesidir.

Yazımızı Spirou’nun faaliyetlerinden kesitler şeklinde sürdürürsek 13 Temmuz 2008’de şu faaliyetlerde bulundu: Ayasofya’yı restore edeceğim diye başlattığı hareket çerçevesinde; yine civarda yapılan turistik satışları “rezalet” olarak ve içeriye para ödenerek girilmesini de “utanç” olarak nitelendirdi.

Ayasofya’daki durumun bir utanç olduğu 2008 yılında uygar Dünya düzeni içinde; Ayasofya’nın güvercin ve haşarat yuvası olmasını ve adi sanat ürünleri satışı için istifade edildiğini ortaya koydu. Burada bir ufak nüans var tabi ki… Bu turistik obje satışları tüm Dünya’da bu tür yerlerin civarında hep yapılır. Ama o ve konseyi bu satışların sanki Ayasofya Müzesi dâhilinde yapılıyormuş gibi Dünya’da bir lobi faaliyeti içinde bulunulmaktadır.

Burada Chris Spirou’nun İncil’den çokça esinlediği şeklinde bir kanaatimiz bulunmaktadır. Aslında Spirou (Spiro diye söylenir) parasının ve onun sağladığı güçle ve sanki ortaya cengâver olarak atılmış biri gibi bir duruş sergilemektedir. Chris Spirou; felsefi bir yanı olmayan, ezberci hatta kaba söylemlerde bulunan biridir. İncil’de; Hazreti İsa’nın peygamberliğini ortaya koymasından evvel, bir havra içinde para bozan ve mal satan Yahudileri dışarı attığı ve tezgâhlarını dağıttığı yazılıdır. Spirou’nun kendisine bu uğurda bir “ruhani” misyon da biçtiği şeklinde kanaatimiz; yapılanlar göz önüne alındığında, doğru bir tespit gibi gözükmektedir.

Chris Spirou; 1970 yılında başlayan siyasi kariyerinde; New Hampshire Valisi için Demokrat Parti adayı oldu. Valiliği kazanamadı ama halen Yunan-Amerikan lobisinin en güçlü adıdır ve sert üslubu olan, hatta argo söylemlerden de kaçınmayan biridir. Aşağıda ayrıntısını vereceğimiz 1 Eylül 2010 tarihli, Ayasofya’da 17 Eylül’de yapmayı planladıkları basın toplantısında soru soran bir gazeteciye (kaydı elimizde olan) bir videoda sorulan soruya Türkleri tahkir ederek “…tir et” diyecek düzeysizlikte sözlerini esirgememektedir.

1 Eylül 2010’te Atina’da bulunan “Hellenic American Union Auditorium”unda bir yukarıda belirttiğimiz bir basın toplantısı yaptı. (Statement by the Honorable Chris Spirou, President “International Congregation of Agia Sophia” Press Conference-Hellenic American Union Auditorium, Athens, Greece) Bu toplantıda Yunanca ve İngilizce olarak ve sürekli tercümesini kendisi yaparak konuşmuş ve bilinen amaçlarını kaba saba bir şekilde sunmuştur.

Bu toplantıda; Başbakan Erdoğan’a ve Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu’na, “uzlaşma ruhu, karşılıklı saygı ve dini hoşgörü” söyleminde birer mektup yolladığını ve oraya gelecekleri hususunda kendilerini bilgilendirdiğini ayrıca Diyanet İşleri Başkanı Dr. Bardakoğlu’nu da kendileri ile birlikte 17 Eylül’de Aya Sofya’da dua etmeye davet ettiğini söyledi. Elimizde videosu bulunan bu toplantıda ve başka bir yerde ve farklı bir giysiyle yine elimizde bulanan bir fotoğrafında ortak bir görüntü bulunmaktadır. Arka planda Ayasofya’nın göründüğü, ama ön görünümde bir Osmanlı tarzı mahpushane demirlerinin olduğu ve üzerinde “Özgür Ayasofya” yazan büyük bir pankartı daima arkasına asmaktadır.

Ortada dehşet verici bir durum vardır…

İznik ve Sümela ile başlayan süreçte; sıranın Ayasofya’ya geleceğini ve orada ayin yapılmasının zorlanacağını makalelerimizde sıkça dile getirdik. Evet, şimdi sıra Sultanahmet’teki Ayasofya’dadır.

Bugün (16 Eylül 2010) İstanbul’a intikal edecek olan ve sayıları iki yüz kişi dolayında olacak grup mutlaka bırakacakları para açısından, turistik faaliyet açısından birilerini çok sevindirecektir! Cuma günü ise Ayasofya’ya gidecekler ve (Burası çok önemlidir) para ödemeden içeri girmeye ve içerde ayin yapmaya çalışacaklardır. Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanı’nın hiçbir suretle bu işe sempatik bakmadıklarını ve bu eyleme prim verilmediğini de vurgulamak gereklidir. Ayrıca içeri girişin, provokasyona da sebep olmadan önlenmesi için en üst düzeyde önlem alınmıştır.

Sümela’da görülen “Pontus” haritalı tişörtlerin yerine bu kez başka giysiler mutlaka göreceğiz. Yine, Anayasa’mızın değiştirilemez olan 174. Maddesi (İnkılâp Kanunlarının Korunması) dâhilindeki 8. Fıkradaki; 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun” hükmüne aykırı olarak siyah dini cüppeleri (raso) Sultanahmet Meydanı’nda mutlaka göreceğiz.

Bir önemli hususu da vurgulamak gereklidir. Rum Cemaati’nden de bu eyleme katılım olacaktır. Ancak Rum Patriği; bu eylemi durdurmak için olan gücüyle son ana kadar çalışmaktadır. Bunun sebebi Türkiye’nin sıkıntı yaşamaması değildir. Yapılmak istenen eylem; “Megali İdea” doktrini dâhilindeki “Üç Aya Sofya’da ayin başlayınca Bizans Tekrar kurulacaktır” ülküsüne terstir. Zira o ayini Rum (Ekümenik) Patriği’nin yapması gereklidir. Ve bu yapılmak istenen eylem ana ülküye zarar verecek bir mahiyettedir. Bir başka husus ise bu kez ortaya çıkan meczup; Selanik Valisi değil bir ABD zenginidir…

Bu eylem gerçekleşirse; tepkiler olacak ve ucu Rum Patrikhanesi’ne dokunacaktır. Bu eylemin gerçekleşmesinin, Ekümenizm ve Ruhban Okulu için yapılan çabalara sekte vurması tabi ki kendilerine göre olasıdır ve bu yüzden Patrikhane’ce engellemeye çalışmaktadırlar. Bu eylemle ilgili çıkacak haberlerde, Rum Patriğin bu yönde bir söylemi olursa; bunun adı sadece “timsah gözyaşı”dır.

Bu yazı çok uzayabilirdi. Zira bu konuda bilgi ve verilerimiz çoktur. Bu eylemde son nokta bellidir ve en anlaşılır şekilde, esas tehlikeyi belirtmek adına gerekli noktalar vurgulanmıştır.

Yapılmak istenen eylem; Dinler arası hoşgörü ile kesinlikle tanımlanamaz. Artık tolerans ya da hoşgörü kavramları ile ifade edilemeyecek bir noktaya gelinmiştir. Yapılmak istenen eylem dini değildir, siyasidir. Yapılmak istenenler ve hedef; etnik siyasettir. Çünkü bu; din adına, Hıristiyanlık adına olmaktan öte sadece “Hellenizm” ile bağlaştırılabilecek ya da “Hellenizm’e yarar sağlayabilecek bir durumdur.

Tabi burada şunu da vurgulamak gerekmektedir: “Türkiye’den istenen “Hellenizm” yandaşı taleplerin büyük kısmı; ”Güçlü Türkiye’yi zayıflatmak isteyen AB ve ABD tarafından önümüze sunulanlardır.

Bu bağlamda; yıllar önce surlar için yapılan yardımların arkasında ABD Yunan lobileri vardı. “Ne güzel” elimizdeki varlıklar para vermeden onarılacak diyenlerin seslerini hâlâ duyar gibiyiz. Aynı sesler; Balat ve civarının restorasyonu için de aynı kaynaklardan akan paralara “Ne güzel”lerini tekrarladılar.

Çok tekrar gibi oldu ama! “Dikkat” dedik, “sıra Ayasofya’dadır” dedik ve sıra artık oraya geldi. İşte amaç buydu! Spirou; kendi de içinde olduğu “Helenik” güçlerin sadece önde görünen yüzüdür.

Çok yerde kopyala yapıştır yaptığımız bir paragrafı buraya da kopyalamak kanımızca zaruridir.

“Bu adamlar hiçbir şeyi plansız ve programsız yapmazlar.” Bu deyişi birçok yazımızda farklı söylemlerle ifade ettik. Yapılan ayinlerin “Din ve İman Adına” değil de “İdeolojik” etkinlikler olduğu ve bir planın parçalarının yavaş yavaş yerine getirilmesi olduğu şeklindeki söylemimiz şimdi haklılığını gösterdi!”

Maalesef sıra artık Ayasofya’dadır…

Son not: Yerebatan Sarnıcı için de aynen surlar gibi yanaştılar. Oraya da dikkat edilmesi gerekir…


Bojidar Cipof - www.turksam.org

20 Eylül 2010 - 00:01:30

 
Havadurumu
 

 
 Dolar
 
1.490
1.500
 
 Euro
1.954 1.969
 
 Sterlin
2.296 2.340
 
 Altın
61.29 61.73
 
 IMKB
63862  
 
 
Özgür Yici ile İnternet Gazeteciliği üzerine...
 
Sabah.com.tr’nin başına geçtiğimiz Şubat ayında Özgür Yici geçti. Yici geldiğinden beridir de Sabah.com.tr’de bir hareketliliktir gidiyor. Ethicist uygulaması geldi, ismi ünlü kişilerin ölüm yıldönümlerine özel anma köşeleri, Haşmet Babaoğlu’nun yazıları derken Sabah hep hareketli, hep haber dolu… Artık Sabah Online’de olup bitenleri de haber sitelerinden takip etmek gerekiyor.
 
 
 
 
  Körfez bölgesindeki Arap ülkeleri, İran'a karşı caydırıcı olması için ABD'den yüklü miktarda silah satın alıyor. İngiliz Financial Times (FT) gazetesinin haberine göre, Körfez bölgesindeki Arap ülkeleri, ABD'den 123 milyar dolarlık silah alımıyla, tarihindeki en büyük silah tedariki hamlesini yaptı.  
 
 
 
  O kadar gürültü arasında kaynayan konulardan biri de Ahmet Kaya oldu. Başbakan'ın atv yayınında gözlerini yaşartan görüntüler üzerinde çok durulmadı.    
 
 
 
 
Sumela ve Akdamar'daki tarihi mabetlerin Hıristiyanların ibadetlerine açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Olumlu buluyorum. Türkiye'nin zengin mozayiği içinde gayet normal gelişmeler.
 
Şiddetle karşıyım. Bunlar ülkemizi bölmek isteyen ihanet çevrelerinin planların bir parçası.
 
Gelsinler ama dikkatli olalım, milletçe papazı bulmayalım!
 
Fikrim yok.
 
 
 
 
 
 
 



Mostbet AZ

 
 
       
Kategoriler   HaBerTaraf HaBertaraf Yayın Hizmetleri
Sahibi ve Genel Müdürü Rıfat YÖRÜK
Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt https://www.krufarhiv.com/ (Kurucu)

habertaraf.com'da yayınlanan tüm materyalin her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.


  mostbet
 
 
Gündem Sağlık-Çevre Hakkımızda
Yazarlar Eğitim Künye
Güncel Bilim-Teknik Betwinner
Siyaset Kültür-Sanat Yayın İlkeleri
Dünya Mizah Yorum Kriterleri
Yurt Yaşam
Ekonomi-İş Medya  
Spor Magazin