|
|
Haşmet Babaoğlu ile A'dan Z'ye... |
|
|
Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu, Aziz Nesin'in "Türk halkının yüzde 60'ı aptaldır" sözüne karşılık verdi. |
|
- Referandum sonuçları kesinleştikten sonra "hayır"cılar birdenbire Aziz Nesin'in meşhur "Türk halkının yüzde 60'ı aptaldır" sözünü hatırladılar. Facebook, twitter gib, sosyal medya alemlerinde ve eş dost sohbetlerinde birdenbire büyük "toplumbilimci" ve filozof derecesine yükseltildi. Ne diyorsunuz bu duruma?
Bir ara facebook'ta Aziz Nesin'in bu lafını birbirlerine gönderenlere oturup tek tek şunu yazmak istedim. Referandum'dan hemen önce Aziz Nesin'in oğlu, ünlü matematikçi Ali Nesin de "yetmez ama evet" dediğini açıklamıştı. O da mı aptal?... O da mı memleketin gidişatına akıl erdiremeyecek kadar cahil biri?.. Ama Aziz Nesin'in öteki oğlu Fransa'da yaşayan Ahmet Nesin kardeşinin bu tavrına karşı çıktı!
- Aziz Nesin bu sözleri hangi gerekçeyle söylemişti?
Aslında işin o yanı daha komik... Okumadan, bilmeden atıp tutma hastalığımız var! Üstelik mızıldanmalarımızı, hayal kırıklıklarımızı fikir sanıyoruz... Aziz Nesin bu sözü 1982 Darbe Anayasa'sına yüzde 92 oy çıkınca, sandığa koşa koşa "evet" diyenlere kızdığı için söylemişti. Hatta daha sonra bu oranı "evet" diyenlerin sayısına yüseltmiş, "Halkımızın yüzde 92'si, yani Evren'e oy verenlerin tamamı aptaldır" demişti. Yani yaşasaydı 13 Eylül sabahı Evren hakkında suç duyurusunda bulunmaya gidenler arasında Aziz Nesin de olurdu! Bence en doğrusu bu yersiz mızıldanmalar ve mizah kılığındaki hakaretleri bırakmak!.. Demokrasinin güzelliği "evet"lerin olduğu yerde "hayır"ların da var olmasıdır. Seçmen zekidir! Hem Atatürkçüler neden Atatürk'ün "Türk milleti zekidir" sözüne değil de, Nesin'in "aptaldır" sözüne inanıyor. Asıl komik olan bu bence!
- Propoganda dönemi boyunca "bir oy bir oydur" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun sonunda oy atamaması siyasi mizah mı, yoksa siyasi trajedi mi?
İkisi bir arada.. Traji komik yani.. Ama bence Kılıçdaroğlu'nun üzerine fazla gidilmeye başlandı. Oysa kimse, hiçbir CHP'li ve medyadaki CHP yazarı %42'nin bütün sorumluluğunu Kılıçdaroğlu'nun üzerine atıp kaçamaz! Hem ayıptır, günahtır! %42'nin hesabını "Kılıçdaroğlu rüzgarı" diye aylardır vantilatör çalıştıranlar vermeli! Ne olmuş yani! Kaç gündür öyle bir atmosfer yaratıldı ki, hani tartışmalara bakan bir yabancı Kılıçdaroğlu gidip oyunu atamadığı için sandıktan "hayır" çıkmamış sanabilir! CHP'nin sorunu Kılıçdaroğlu mu? Hayır, CHP'nin sorunu CHP! Türkiye'de muhalif sosyal demokrat söz devletçi olmayan bir siyasal örgüte kavuşuncaya kadar bu saçmalıklar ve kandırmacalar sürecek maalesef!
- TV Kanallarında dizi mevsimi açıldı. Çok iddialı diziler var! Bu arada çok tutulan güçlü isimlerin aynı dizide, Ezel'de boy göstermesi hafta boyunca bütün medyayı meşgul etti. Hatta referandum tartışmalarının etkisini hafifletti. Dizilerle hayatımız arasındaki temas noktası neresi?
Cevap çok basit. Ekran karşındaki koltuğumuz o temas noktası. O koltuğa oturduğumuz anda bizim için başka bir hayat başlıyor. Bazen merak ediyorum, bu diziler olmasaydı, kadınlar nasıl dayanırdı kocaların hoyratlığına, çocukların okul dertlerine? Erkekler Kurtlar Vadisi olmasaydı bunca kredi borcu ve taksit yükü altında oturduğun yerden memleket kurtarma muhabbetinin tadını çıkartabilirler miydi?
Doğruya doğru, iyi ki diziler var! Yoksa bu bizi ipe dizip içimizi kurutan hayata katlanmakta çok zorlanırdık!
Hikayesiz olduk! Sohbet ederken hikaye anlatan insanlar azaldı.
Diziler o boşluğu da dolduruyor!
- Dizilerin en dikkat çeken, en tutulan karakterlerine bakınca birçoğunun "kötüler" olduğu dikkat çekiyor. Ne diyorsunuz?
İşte esas problem orada! Ayfer Tunç yazmıştı Birikim dergisinde... "Pek çok dizide sağlam bir gerekçen varsa kötülük yapmakta haklısın fikri işleniyor, nasıl olur da bu kadar kolayca haklı bulabiliriz kötülük yapmayı?" diyordu. Haklı! Kötülük mazur görülen, anlaşılan, empati duyulan, hatta sıradan bir şey olmaya başladı. Kötüler bakıyorsun, öyle masal cadısı veya şeytani tipler falan değiller. Senin benim gibi tipler!
- New York'ta sokakta sigara içme yasağı uygulanmak üzere.. Aynı şey Türkiye'de de uygulamaya sokulsa, buna "halk sağlığı için olumlu bir adım" diyebilir miyiz?
İfrat öyle bir şeydir ki, insanı "doğru olan"dan bile kuşkulandırır.
"Suyunu çıkarmak" dedikleri bu olsa gerek, hani bir şeyi sıka sıka içindeki "doğru"yu çıkarıp geriye posasını bırakmak... Bu sağlık meselesi hassastır. İnsanlar bak bunu sağlığın için yapıyorum diye, diye gayet faşizan bir rejim kurabilirsin. O rejimler de herşeyi insanların iyiliği olsun diye yapıyorlardı. Unutmamalı, modern hijyen anlayışı Alman toplama kamplarında geliştirilmişti.
- Basket Milli Takımı'nın primi ve Hidayet'in sürekli altını çize çize devletten "maddi manevi destek" istemesi size ne düşündürdü?
Valla çocuklara helal olsun! Bizi sevindirdiler, gururlandırdılar. Referandum gerginliğini bile toplumun üzerinden çekip aldılar. Bu az şey değil! Dünya ikincisi olduk, yarı final oynadık...
Daha önce rüyasını göremediğimiz şeyler. Tabii ki ödüllendirilecekler.
Ama işte tam burada, biraz durmak gerek! Devletin bu başarılar için bir bütçesi var. Nedir o ikide bir dile getirilen "maddi destek" lafı.
Üstelik ülke basketboluna değil, kendilerine istiyorlar bu desteği.
Pes vallahi! Anlayamıyorum! Bilmeyen de çocukları aç bilaç oynuyorlar sanacak! İşte burada da o ifrat, o aşırılıktan kaçamayıp haksızlığa saplanma hastalığı var.
- Haftanın etkinliği ne sizce?
Kitaba değer verenler için Beyoğlu Sahaf Festivali'nden güzel etkinlik olur mu? Hava mis gibi. Sahaflar tezgahlarını Taksim Gezi Parkı'na yaymışlar. Tam 74 sahaf. Arayıp da bulamadığınız bütün kitaplar orada... Şöyle bir gezeyim diyorsunuz, bir bakıyorsunuz ki iki saat geçmiş..
- Haftanın filmi var mı?
Sinema sezonunu tam anlamıyla açtığımı söyleyemem. Hala evde oturup sabahlara kadar dvd izliyorum. Geçen sezon kıyıda köşede kalmış sinemalarda gösterime girip çarçabuk ortalıktan çekilmiş filmlerin dvd'sini izlemek çok keyifli. Tavsiyem İnan Temelkuran'ın filmi Bornova Bornova. Oyunculuk müthiş.
Senaryonun bazı yönleri çok incelikli.. Orta halli bir mahalleden "geleneksel ve manevi olan" çekilip gidince, onca modernliğe karşın geriye kalan ne? İnsani olan ne varsa onun tortusu, çürüme, umutsuzluk ve kaçınılmaz olarak şiddet mi?.. Filmi izlerken hep bunu düşündüm.
- Haftanın tatları neler?
Bizler yaz geçince dondurmanın vaktinin geçtiğini düşünürüz. Oysa dondurma bütün zamanların tadıdır. Dondurma tatlıdır... Doğrusu buna ben de yeni yeni alışıyorum ve Şaşkınbakkal'daki halis İtalyan dondurmacısı Cremeria Milano'ya bayılıyorum.
SABAH
|
|
18 Eylül 2010 - 09:51:07
|

Dolar |
|
|
1.482
|
1.492
|
|
Euro |
|
|
1.973 |
1.988 |
|
Sterlin |
|
|
2.305 |
2.360 |
|
Altın |
|
|
61.78 |
62.22 |
|
IMKB |
|
|
63862 |
|
|