|
|
Uluslararası Kriz Grubu: Türkiye'yi artık anlayın! |
|
|
BRÜKSEL- Uluslararası Kriz Grubu: "Türkiye Batı'ya sırtını döndü, İslamcı bloğa dahil oldu" klişelerinden vazgeçin. |
|
Uluslararası Kriz Grubu, Türkiye'nin İsrail ve İran ile ilişkilerini değerlendirdiği son raporunda eksen kayması şeklinde de değerlendirilen tartışmalar için "Türkiye, Batı'ya sırtını dönüyor demekten vazgeçin" yorumunda bulundu. Raporda Türkiye'nin ayrıca sadece "Brüksel'e ya da Washington'a bağlı olmadığına" dikkat çekildi.
Grup tarafından yayınlanan raporda "Her ne kadar İran ile olan ilişkisi Batı'daki başkentlerde kuşku ile karşılansa ve İsrail ile arasındaki gerginlik 'sıfır sorun'" dış politikasına zarar verse de, Batılı müttefikleri ile ortak hedefler paylaşan Türkiye, hem Orta Doğu'da hem de diğer ihtilafların çözümlenmesinde önemli bir rol oynamaya devam etmelidir." deniliyor.
Uluslararası Kriz Grubu'nun son raporu Türkiye'nin İsrail ve İran Krizleri, Nisan 2010'dan beri yaşanan gelişmeleri Ankara'nın bakış açısından değerlendirirken, özellikle de ülkenin yüzünü kesin olarak Doğu'ya döndüğü ve dış politikasının İslamcı bir ideolojiye dayandığı yönünde Orta Doğu'da ve Batı başkentlerinde tartışmalar yaratan politikalarını analiz ediyor. Aslında durumun bu şekilde olmadığını gösteren rapor, Türkiye ve İsrail'in gerilen ilişkilerini iyileştirmek için çaba sarf etmesi gerektiğini belirtiyor.
Kriz Grubu'nun Türkiye/Kıbrıs Projesi Direktörü Hugh Pope'a göre, "Türkiye son yirmi yılda çok değişti; daha zengin, kendine daha çok güvenen bir ülke oldu ve artık sadece Washington ve Brüksel'e bağlı değil. Yakın zamanda yaşanan güven krizlerine rağmen tüm tarafların halen birçok ortak noktalarının olduğunu ve bu ortak noktaların bölgedeki istikrarı artırmak için önemli bir temel oluşturduğunu hatırlaması" gerekiyor.
Rapora göre İsrail ile geçmişte iyi olan ilişkileri Türkiye'ye, Suriye-İsrail barış görüşmelerindeki kolaylaştırıcılık rolü de dahil olmak üzere, Orta Doğu'da benzersiz bir aracılık rolü veriyordu. Ancak, görünüşe göre iki tarafın da öngörmediği gelişmeler sonucu, Gazze ablukasını delmeye çalışan uluslararası bir yardım filosunu durduran İsrail komandolarının 31 Mayıs'ta sekiz Türk ve bir Türk kökenli Amerikan vatandaşını öldürmesiyle ilişkiler dibe vurdu.

TÜRKİYE VE İSRAİL'E BM PANELİNDEN FAYDALANIN ÇAĞRISI
Raporda Türkiye ve İsrail'e ilişkilerini onarmak için bu trajik olayı incelemek üzere kurulan Birleşmiş Milletler panelinden faydalanmalı tavsiye ediliyor. İsrail'in, ilişkileri normalleştirmeye odaklanması gerektiği ve eğer askerlerinin ölçüsüz güç kullandığı veya suç işlediği ortaya çıkarsa, sanıkları yargılaması ve Türkiye'yi tatmin edecek adımlar atmanın yollarını bulması gerektiği vurgulanıyor. Ankara'nın ise bu soruşturmayı, İsrail ile uluslararası kamuoyuna gemideki gönüllülerin niyeti konusunda tatmin edici bir bilgilendirme yapmak için kullanması gerektiği, ağır talepler ve katı söylemlerden uzaklaşarak ilişkilerin iyileştirilmesi için kendi üzerine düşeni yerine getirmesi gerektiği belirtiliyor.
Rapor aynı zamanda, Türkiye'nin Brezilya ile birlikte Tahran ile uluslararası toplum arasında nükleer programın bir kısmını kapsayan diplomatik uzlaşmaya varma çabalarının, Türkiye'nin İran ile taraf olması anlamına gelmediğini savunuyor. Ancak Ankara'nın bu şekilde davranmak için kısmen ABD tarafından cesaretlendirildiği ve Batılı müttefikleri ile aynı amaç için, yani İran'ın nükleer silah sahibi olmaması için uğraştığı aktarılıyor.
Raporda "Bu iki farklı kriz sonucu, aslında amacı bölgede istikrar ve barışı sağlamak olan Türkiye'nin Orta Doğu'daki faaliyetleri konusunda yanlış anlaşmalar ortaya çıktı." değerlendirmesi de yapılıyor. ICG raporunda "ABD ve AB, Türkiye'nin 'İslamcı bloğa dahil olduğu' ya da 'Batı'ya sırtını döndüğü' gibi klişeleri bir kenara bırakmalı. Bölgede süregelen bir güç olarak Türkiye, zaman zaman ortak hedeflere ulaşmak için kendi taktik ve yöntemlerini izleyecektir; ancak Brüksel, Washington ve Ankara bu zor bölgede beraber çalışarak daha başarılı sonuçlar elde edebilirler." ifadeleri kullanılıyor.
Kriz Grubu'nun Avrupa Programı Direktörü Sabine Freizer de "ABD ve AB ile yakın işbirliği içerisinde, ihtilafları çözme fırsatı olursa, Ankara elinden geleni yapmalı ve yapması için de cesaretlendirilmeli. Öte yandan daha etkili ve güvenilir bir arabulucu olmak için, bölgesel anlaşmazlıklarda bir taraf olmamaya özen göstermeli ve öncelikle en yakın komşuları üzerine daha fazla yoğunlaşmalı." değerlendirmesinde bulunuyor.
|
|
9 Eylül 2010 - 17:51:23
|

Dolar |
|
|
1.511
|
1.521
|
|
Euro |
|
|
1.921 |
1.936 |
|
Sterlin |
|
|
2.320 |
2.365 |
|
Altın |
|
|
61.07 |
61.67 |
|
IMKB |
|
|
61030 |
|
|