384 sayfa ve on ana başlıkta toplanmıştır.
Okuyanda çok değişik tadlar bırakan cümle yapısıyla renklerin armonisiyle ve tarihin tozlu sayfaları arasında kalmış hikayeleri bize sunmasıyla ona çok şey borçlu olduğumuzu kelimelere sığdırmaya çalışıyoruz.
Elif, be, te… lâm.
Harfleri var edene hamdolsun. Harfleri yazan kalema hamdolsun.
Nazan bekiroğlu’nun son kitabı Lâ. Bir nevi roman ve mesnevi karışımlı olan bu kitapta İlk insan Adem ile Havva’nın seslerini duyuruyor bize. İlk aşk, ilk kelimeler, ilk bakışlar, her şeyin ilkleri. Bu kitapta düşüncemize takılan tüm heceler, tüm kelimeler Lâ ekseninde. Kur’an ekseninde okuduğumuz kitap Karadenizin hırçın denizinde büyüyen Bekiroğlu’nun kaleminde eşsiz bir tad bırakmaktadır okuyanlarına.
“Hikâyenin ismi düştü dilime bir gece: LÂ.
İLLÂ dedim.
Bir ömür boyu aradığım hece harfinin LÂ olduğunu bildim.”
“Sürgünlüğümün sebebi o değil ama mükâfatı Havva olsun. Bir dünya yetmez Havva’ya doymaya. Ahretliğim de o olsun.”
“Aşk, diyorsun. Ölçüsü olmaz ya, varsa da ölçüsü, neler yapabildiğin değil, neler yapabilmediğindir.”
Öykünün can alıcı güzelliği ve ilk yasak ilk aşk. Birleşik tüm hikâyelerin özeti. Ve insanlık tarihinin çıkış noktası. Âdem ve Havva…
Sonsuzluk hecesi ve Lâ…
Kuldu Âdem, fıtratındaki merak hissi fazla taşmıştı, kalbini delip tenini bile istila etmişti. “O ağaç” ve bilmek merakı bir ağaç kurdu gibi oydu beynini Âdemin. “Kutsal ruhla balçık arasında geri dönen bedeniydi” Âdem ilklerin insanıydı lakin bu ilk sınav hiç bir kula nasip olmayan ağırlıktaydı. “Bu kadar çok hayır diyebilmek için ne kadar büyük bir evet demiş olmak gerekirdi.”
Hikayeyi anlamak için insanın kendisini biraz zorlaması gerekiyor. Çünkü bilinen tüm dillerin ve tüm insanlığın hikayesi olan Adem-Havvas hikayesi her dilde başka başka yazılıyor ve herkes kendi dilinde biliyor bu iki ismi. Ama tem aynı. İlk insan, ilk aşk, ilk yasak ve kovuluş.
“Öyle ağırdı ki feda ettiklerimin toplamı, kendimi bir tüy gibi hafif hissettim.Yüklerimin tümünü üzerimden attım devirdim.Bütün bir dünya ağırlığını gölge gibi hissettim.”
“Dirençsizlik, acizliğin gaflet hali.
Direnmesizlik: Teslimiyet tesellisi.”
“Çünkü masumlar da gölgeden ateşler çıkararak sınanır. Kabil bir bahane… Çünkü zalimler de sınanır. Habil bir bahane.”
“Suçu başkalarının üzerine atmak şeytandan beri şeytansıların adetiydi.”
Son cümle:
-ey ağaç, dedi, nereye çağırıyorsan oradan geliyorum ben.
Filbahar ağacının gölgesinde filbahar çiçeğinin kokusuyla başlanılan kitap yine filbahar çiçeği kokusuyla sonlanıyor.
Bilal can/Filbahar.net
|